19 Kasım 2018 Pazartesi

Sağlıklı Yaşlanma Ve Omega 3

19 Kasım 2018 Pazartesi

Sağlıklı Yaşlanma Ve Omega 3

Sağlıklı Yaşlanma Omega 3

Boston'daki Tufts Üniversitesi Friedman Beslenme Bilim ve Politika Okulu'ndan Heidi Lai tarafından yönetilen yeni bir çalışmada, omega 3 açısından zengin deniz ürünleri tüketimi ve sağlıklı yaşlanma arasındaki bağlantıyı incelendi.

Lai ve meslektaşları "sağlıklı yaşlanmayı", "kronik hastalıklar olmadan, sağlam fiziksel ve zihinsel işlevlerle anlamlı bir yaşam süresi" olarak tanımlıyor.
Araştırmacılar makalelerinde açıkladıkları gibi, sağlıklı yaşlanma problemi giderek önem kazanmaktadır. Popülasyonlar dünya genelinde hızla yaşlanır ve bunlarla birlikte kronik hastalık oranları artar.

Dolayısıyla, daha fazla araştırma, sağlıklı yaşlanmanın neyi kapsadığını ve bunu başarmak için neler yapabileceğimizi incelemektedir.
Örneğin, Lai ve meslektaşları tarafından yapılan bazı çalışmalarda, omega-3 tüketimi ve kardiyovasküler hastalık arasında ters bir ilişki bulunmuştur. Bununla birlikte, tuhaf olarak bazı çalışmalarda omega-3 alımının daha yüksek bir prostat kanseri insidansı ile ilişkili olduğu bulunmuştur.

Diğer çalışmalar, omega-3 yağ asitleri ve "kanser, diyabet, akciğer hastalığı, ağır kronik böbrek hastalığı, bilişsel ve fiziksel işlev bozukluğu" söz konusu olduğunda gayet iyi sonuçlar vermiştir.

Yaşlı toplumun arttığı bu günlerde şunu sormak gerekebilir: Sadece daha uzun yaşam sürmek için değil, aynı zamanda daha sağlıklı olmak için ne yapabiliriz? Bu soru üzerine uzmanların yeni ve etkileyici bir cevabı var. Daha fazla deniz ürünleri yiyin!

Omega 3 ve Sağlıklı Yaşlanma Arasındaki İlişki İnceleniyor


Ekip, Amerika Birleşik Devletleri Kardiyovasküler Sağlık Çalışmasına kayıtlı olan 2.622 erişkinin omega-3 yağ asitlerinin dolaşımdaki kan seviyelerini incelemiştir.
Bu çalışmanın başında katılımcılar ortalama 74 yaşındaydı. Omega-3'lerin kan düzeyleri 6 yıl sonra ve 13 yıl sonra ölçüldü.
Çalışmada göz önüne alınan omega-3 türleri, eikosapentaenoik asit (EPA), dokosaheksaenoik asit (DHA), doosapentaenoik asit (DPA) ve alfa-linolenik asit (ALA) idi.

Omega-3'lerin ilk üç türü için başlıca besin kaynakları şunlardır:
  • Somon
  • Uskumru
  • Ton balığı
  • Ringa balığı
  • Sardalye
  • Diğer deniz ürünleri

ALA içeren başlıca besin kaynakları şunlardır:

  • Fındık
  • Tohum
  • Bitkisel yağlar

(Alfa linolenik asit bir tür omega 3 yağ asidi türü ve diğerlerine göre daha çok bitkilerde bulunur.)

Sağlıksız Yaşlanma Riski Yüzde 24 Oranında Azalıyor


Genel olarak, 2015 yılındaki bir çalışma sonunda, katılımcıların yüzde 89'u yaşa bağlı kronik hastalıklar, zihinsel ya da bedensel işlev bozukluğu yaşarken, yüzde 11'i sağlıklı bir şekilde yaşadı.Yalnız kronik hastalık yaşayan yüzde 89'luk dilimdeki insanların bu durumu normalden daha hafif atlattığı tespit edilmiştir.

Analizde, en yüksek deniz mahsulü değeri olan doosapentaenoik asit (DPA) içeren besinleri tüketen insanların,tüketmeyen insanlara göre yüzde 24 oranında daha sağlıklı şekilde yaşlandığı ortaya koyulmuştur.Bu değer bir tedavi seçeneği oluşturacak kadar yüksek bir değer olmasa da azımsanacak bir değer değildir.

Son olarak, bitkilerden elde edilen deniz ürünü türevi olan omega 3 yağ asitleri, sağlıklı yaşlanma konusunda balıklardan elde edilene göre daha az etki gösterse de olumlu etkileri olmuştur.
Ancak, omega-3'lerin kan basıncını ve kalp atışını kontrol altında tutmanın yanı sıra inflamasyonu azaltmaya yardımcı olabileceği düşünülmektedir.

Uzmanların bu konudaki yorumu şu şekildedir:
“Bu bulgular, sağlıklı yaşlanmanın sürdürülmesi için omega-3 yağ asitleri ile ilgili makul biyolojik mekanizmalar ve müdahaleler hakkında daha fazla araştırma yapılmasını ve yaşlı yetişkinler arasında balıkların diyet tüketiminin artırılması için destek kılavuzları yapılması gerektiğini desteklemektedir.”

Diğer Yaşlanma Engelleyici Besinler


1-)Kırmızı Biber
Kırmızı biber, anti-aging söz konusu olduğunda yüksek dereceli antioksidan içeren bir besindir. Kollajen üretimi için iyi olan yüksek C vitamini içeriğine ek olarak kırmızı biberler, karotenoidler olarak adlandırılan güçlü antioksidanları içerir.
Karotenoidler, birçok meyve ve sebzede gördüğünüz parlak kırmızı, sarı ve turuncu renklerden sorumlu bitki pigmentleridir. Çeşitli iltihap önleyici özelliklere sahiptirler ve güneşten zarar görmeye, kirlenmeye ve çevresel toksinlere karşı cildin korunmasına yardımcı olabilirler.

2-)Brokoli
Brokoli bir anti-inflamatuar, yaşlanma önleyicidir.
  • C ve K vitaminleri
  • Çeşitli antioksidanlar
  • Lif
  • Folat
  • Lutein
  • Kalsiyum içerir.
Vücudun C vitaminine, ciltte kuvvet ve elastikiyet veren ana protein olan kollajen üretimi için ​​ihtiyacı vardır.
Denemek için: Hızlı bir atıştırma olarak brokoliyi çiğ yiyebilirsiniz. Fakat zamanınız varsa, yemeden önce hafifçe buharda pişirebilirsiniz.

3-)Fındık
Fındık ve badem, cilt dokusunu onarmaya, cildin neminin korumasına ve cildin zararlı UV ışınlarından korunmasına yardımcı olabilecek büyük bir E vitamini kaynağıdır. Cevizler, yardımcı olabilecek anti-inflamatuar omega-3 yağ asitlerini bile içerir:
  • Cilt hücre zarlarını güçlendirir.
  • Güneş hasarına karşı korur.
  • Doğal yağ bariyerini koruyarak cilde güzel bir parlaklık verir.
  • Kalp hastalığı ve tip 2 diyabet riskini azaltır.
  • Yaşı kişilerde bilişsel gerilemeyi azaltır.

4-)Avokado
Avokadolar, yumuşak ve esnek bir cildi destekleyen iltihapla savaşan yağ asitlerinden yüksek meyvelerdir. Bunlar ayrıca, yaşlanmanın olumsuz etkilerini önleyebilecek çeşitli temel besinleri içerir:
  • K, C, E ve A vitaminleri
  • B vitaminleri
  • Potasyum
Avokadodaki A vitamini , ciltteki ölü hücrelerin dökülmesine ve yerine parlak, ışıltılı bir cildin gelmesini sağlar.Karotenoid içeriği ayrıca toksinlerin engellenmesine ve güneş ışınlarından gelen zararın azalmasına yardımcı olabilir bu sayede cilt kanserine karşı koruma sağlar.

Yukarıdaki besinlere ek olarak;
Tatlı patates
Ispanak
Yaban mersini
Nar
sayılabilir.

Yazar Hakkında:İnsan vücudundaki mucizevi ve merak edilen olayları,sağlık konusunda faydalı bilgileri,tıp fakültesinde okuyan,kazanmak isteyen ve sağlık sektöründekiler için işe yarar bilgileri Fizyolojik Tıbbi Bilgiler blogumda bulabilirsiniz.
Devamını Oku »

15 Ekim 2018 Pazartesi

21. YY Sorunu : Obezite

15 Ekim 2018 Pazartesi
Obezite Sorunu

OBEZİTE SORUNU

Dünyada obeziteyle verilen mücadelede maalesef olumlu sonuçlar alınamıyor. Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayça Doğan Mollaoğlu “Böyle devam ederse 2025 yılında tüm dünyada her 5 kişiden 1’inin obez olması bekleniyor” sözleriyle durumun vahametini gözler önüne seriyor.

Obezite, vücutta sağlığı bozacak ölçüde aşırı ve anormal yağ birikmesidir. Obeziteyi ölçmede en yakın ve doğru sonuç gösteren ‘Beden Kitle İndeksi’ kullanılmaktadır. Bu ölçme, kilonun boya bölünmesiyle bulunur. Vücut ağırlığı ve boyunuzu hesapladığınızda çıkan sonuç 18,5-25 arasında ise bu sizin normal kiloda olduğunuzu gösterirken 30 ve yukarı sonucu ise obez olduğunuzu işaret etmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün araştırmasına göre en çok obez nüfus %61 oranla Nauru' da bulunmakta. Bu korkunç bir yüzde, verilere göre ülkenin yarısından fazlası obeziteyle hayatına devam etmeye çalışıyor. Türkiye ise %32.1 ile bu sıralama da 17 sırada yer alıyor. Ülkemiz de kadın obezite oranı erkeklere göre daha fazladır.

OBEZİTENİN NEDENLERİ


Obezitenin birden fazla nedeni vardır. Dünya hızla değişirken bizde bu karmaşaya ayak uydurmaya çalışıyoruz. Gelişen teknolojiyle beraber hayatımızı kolaylaştıran bir çok cihaz bizlerle buluştu ve buluşmaya devam ediyor. Araba, asansör, telefon, uzaktan kumanda vb. gibi. Bununla beraber hareket alanımız kısıtlandı ve enerji harcamamaya başladık. Yeme alışkanlıklarımız değişti sağlıklı ve doğal ev yemeklerinin yerini, kısa sürede hazırlanan sağlıksız 'fast food'lar aldı. Bunun yanına bir de alkol ve sigara eklenince hızlıca kilo almamak için hiç bir neden ortada kalmıyor.
Çevre faktörü de obezitede büyük önem arz ediyor. Aile ve arkadaş çevresinde abur cubur, fast food gibi sağlıksız gıdalarla besleniyorsa bu da bireyi olumsuz yönde etkiliyor. Özelikle aile, günün yarısından çoğunu beraber geçirdiğiniz insanlar kötü beslenme alışkanlıklarına sahipseler sizin de pek şansınız olmuyor. Fiziksel nedenlerin yanında ruhsal ve psikolojik etkilerde obezitenin bir diğer nedenlerinden. Özellikle çocuklukta yaşanan travmalar, sevdiklerini kaybetme, aile içi huzursuzluk ve sorunlar kişiyi yemeğe yönlendirir. Hayatımızda stres olmazsa olmaz fakat bunla baş edemeyip çıkış kapısı yemekte görülür. Ve alınan kilolarla beraber insanın öz güveni azalır. Kaybedilen güven sorunuyla baş etmek için kişi yine yemeğe başvurur ve bu bir kısır döngü oluşturarak bireyin kendini sürekli yanlış bir şekilde tekrarlamasına neden olur.

OBEZİTENİN YARATTIĞI BAZI SAĞLIK SORUNLARI


Obezite beraberinde bazı hastalıkları da yanında getiriyor;
  • Tip 2 Diabetes Mellitus ( Şeker Hastalığı)
  • Hipertansiyon ( yüksek tansiyon)
  • Koroner arter hastalığı
  • Hiperlipidemi – Hipertrigliseridemi (Kan Yağlarının Yükselmesi)
  • Metabolik sendrom
  • Safra kesesi hastalıkları
  • Bazı kanser türleri (kadınlarda safra kesesi, endometriyum, yumurtalık ve meme kanserleri, erkeklerde ise kolon ve prostat kanserleri )
  • Osteoartrit
  • Felç
  • Uyku apnesi
  • Karaciğer yağlanması
  • Astım
  • Solunum zorluğu
  • Gebelik komplikasyonları
  • Menstruasyon düzensizlikleri
  • Aşırı kıllanma
  • Ameliyat risklerinin artması
  • Ruhsal sorunlar (Anoreksiya nevroza (yemek yememe) veya Blumia nevroza (kusarak yediği besinlerden yararlanmama), Binge eating (tıkınırcasına yeme), gece yeme sendromu gibi ortaya çıkabilir veya bir şeyi daha fazla yiyerek psikolojik doyum sağlamaya çalışma)
  • Toplumsal uyumsuzluklar
  • Özellikle sık aralıklarla ağırlık kaybetme ve kazanma sonucunda deri altı yağ dokusunun fazla olması nedeniyle deri enfeksiyonları, kasıklarda ve ayaklarda mantar enfeksiyonları
  • Kas-iskelet sistemi problemleri
  • İnsülin direnci – Hiperinsülinemi.

OBEZİTENİN TEDAVİSİ


Obeziteyle mücadele de uygulanan tedavilerin başında Diyet ve Egzersiz gelmektedir. Bunun yani sıra ilaç ve cerrahi tedavilerde uygulanır. İlk tercih edilen ve sağlıklı yöntem her zaman diyet ve egzersizlerdir. Hastanın hareketli olması ve yediklerine dikkat etmesinin yanında kişisel terapi veya grup terapileri kişiye destek olacaktır. Bu süreçte kilo vermek büyük bir başarı ancak asıl başarı iradeye sahip çıkıp verilen kiloların geri alınmamasıdır.

Yazar Hakkında:Suveyda.net blogunun iki yazarından biriyim. Blogumuz iki kardeşin iyi anlaşması ve ortak zevklerinin bir ürünüdür. Yabancı dizi önerileri, genel, gündem, kitap incelemeleri, film incelemeri gibi konularda yazıyoruz. Yazılarımız çoğu ‘’genel’’ kategorisinde çünkü farklı bir sürü konu hakkında yazı yazmayı seviyoruz sanırım.
Blogumuza Suveyda.Net' ten ulaşabilir, instagram : esuveyda hesabımızdan takip edebilirsiniz.:)

Konuk yazarımızın makalesini beğendiyseniz,aşağıdaki sosyal ağ butonları sayesinde paylaşabilirsiniz. 
💕⃕
Devamını Oku »

8 Ekim 2018 Pazartesi

Kalp Yetmezliği Nedir? Belirtileri,Sebepleri,Nedenleri

8 Ekim 2018 Pazartesi

Kalp Yetmezliği Nedir?


Kalp Yetmezliği Nedir
Kalp yetmezliği” terimi basitçe kalbin vücudun gereksinimini karşılamaya yetecek miktarda kanı pompalamadaki yetersizliği demektir.Hekim tarafından tedavi edilmesi gereken en önemli hastalıklardan biri kalp yetmezliğidir.Çünkü sağlık sektöründeki gelişmelere bağlı olarak gün geçtikçe yapılan erken müdahaleler sayesinde kalp yetmezliğine bağlı ölümlerde azalma gözlenmiştir. Kalp Yetmezliği, kalbin kanı pompalama yeteneğini azaltan herhangi bir durumda oluşabilir.

Kalp Yetmezliği Sebepleri Nedir?


Nedeni genellikle azalmış koroner(kalbi besleyen damarlar) kan akımı sonucu miyokardın(kalp kası) kasılma yeteneğinin azalmasıdır. Bununla birlikte, kalp yetmezliği doğumsal,yaşlanmaya bağlı dejenerasyon,romatizmal gibi birçok sebebe bağlı kalp kapaklarının harabiyeti, kalp çevresinde dış basınç, B vitamini eksikliği, aşırı radyasyon tedavisi,ilerlemiş hipertiroidi, primer kalp kası hastalığı veya kalbin pompalama etkinliğini azaltan herhangi diğer bir anormallik sonucu da oluşabilir.

Kalp Yetmezliği Belirtileri ve Nedenleri?


Kalp Yetmezliğinde meydana gelen belirtiler her bireyin kendi özellik ve durumuna göre değişim gösterebilse de çoğunlukla aynı tip belirtiler gözlenir.Bu durumlar da erken teşhis için önem teşkil etmektedir.Çünkü çoğu durumda hastalık sessiz bir şekilde de ilerleyebilmektedir.

Nefes Darlığı


Nefes darlığı belki de kalp yetmezliğinin en büyük belirtilerinden biridir.Kişi başta merdiven çıkma,hızlı yürüme gibi kısmi ağır egzersizlerde nefes darlığını hisseder.Kalp yetmezliğinin ilerleyen aşamalarında ise hasta artık normal düzeydeki egzersizler de bile nefes darlığı şikayetini dile getirir.Örneğin evdeki normal rutin işleri yaparken veya normal tempoda yürüme sırasında nefes alamadığını ve nefesin kendine yetmediğini söyler.Kalp yetmezliğinin tedavi edilmediği,kronik döneme kaydığı çok ileri aşamalarda ise artık kişide gece uyurken bile nefes darlığı gözlenir.Nefes darlığı ile uyanma,uykuda buna bağlı sürekli pozisyon değiştirerek rahatlamaya çalışma,pencereyi açıp derin bir nefes alma isteği gibi durumlar ortaya çıkar.

Kalp yetmezliğine bağlı gerçekleşen nefes darlığının ana sebebi "pulmoner ödem" dir.Pulmoner ödemin meydana gelme mekanizması şu şekildedir:


  • Zaten zayıf olan kalbin sol ventrikülünde(kanı vücuda pompalayan ana odacık) geçici yük artışı kısır döngüyü başlatır. Sol kalbin sınırlı pompalama kapasitesi nedeniyle kan akciğerlerde göllenmeye başlar.
  •  Akciğerlerdeki kanın artışı pulmoner kapiller basıncı yükseltir ve küçük miktarda sıvı akciğer dokularına ve alveollere sızmaya başlar.
  •  Normalde akciğerlere gelen kan oksijenden zenginleştirilip kalbe yollanır.Ama akciğerlerdeki artmış sıvı kanın oksijenlenme derecesini azaltır.Bu da kişiye oksijen eksikliğini karşılamak için daha fazla nefes almak ve nefes darlığı olarak geri döner.
  •  Kanda oksijen azalması kalbi de besleyemeyeceğinden kalbi daha fazla zayıflatır ve vücudun her tarafındaki arteriyolleri(küçük damarlar) de zayıflatarak periferde vazodilatasyona(damar gevşemesi) yol açar.
  •  Periferde vazodilatasyon perifer dolaşımdan kanın venöz dönüşünü daha da fazla artırır.
  • Vücuttan tekrar kalbe ve akciğerlere gelen kan venöz dönüşün artmasıyla daha da artar.Böylece akciğerlerdeki ödemde gittikçe artar.Böylece aslında müdahale edilmediğinde ölüme kadar ilerleyen pulmoner ödem tablosu görülür.

Çabuk Yorulma


Kalbin pompalamadaki yetersizliğine bağlı olarak kaslara ulaşan kan miktarı ve pulmoner ödemden kaynaklı ulaşan kanın da yeterli oksijene sahip olmaması durumlarından dolayı kişinin iskelet kasları yeterli beslenemez.Bundan dolayı hastalığın derecesine göre ağır veya çok hafif egzersizlerde çabuk yorulma şikayeti ortaya çıkar.Ayrıca kan böbrekleri de besleyemeyecektir.Bundan dolayı böbrekler de görevini yeteri kadar yerine getiremez ve kanı yeterli şekilde süzemez.Böylelikle kan kalitesi azalmış olur.Yani böbreklerin de çabuk yorulma üstünde kısmi etkisi vardır.

Çarpıntı ve Kalbin Güçlü Atması


Normal bir bireyde kalp hızı 60-100 atım/dakika hızında olmalıdır.Kalp yetmezliği olan hastalarda ise zaman zaman 100 atımı geçen kalp hızları yani çarpıntı gözükmektedir. Miyokard infarktüsü(kalp krizi) geçirmiş bir bireyde kalp hasar görür.Dolayısıyla kişi kalp yetmezliğine doğru gidebilir.Bu durumda vücutta önemli derecede kalp debisi azalır.Dolayısıyla organlara yeterli kan ulaşamaz.Bu durumda vücut telafi mekanizması olarak kalp debisini arttırmaya çalışır.Bunu da kalp hızını ve kalp pompalama gücünü arttırarak gerçekleştirir.Kalp debisi tehlikeli şekilde düştüğü zaman dolaşım reflekslerinin birçoğu hızlıca aktive olur. Bunların en iyi bilineni arter basıncının azalmasıyla aktifleşen baroreseptör refleksidir. Kemoreseptör refleks, merkezi sinir sisteminin iskemik cevabı ve hatta hasara uğramış kalpten kaynaklanan refleksler de sempatik sinir sisteminin aktivasyonuna olasılıkla katkıda bulunur. Böylece, sempatikler birkaç saniye içinde güçlü bir şekilde uyarılırken, aynı anda kalbe giden parasempatik sinir sinyalleri resizıtkal şekilde inhibe olur.Sempatik sinir sisteminin uyarısı ve parasempatik sistemin baskılanması sinir sistemi üzerinden kalp hızını ve gücünü arttırır.Bu çarpıntı eğer aşırı artarsa ve fibrilasyona(kalbin aşırı hızlanmasından dolayı titremesi) doğru giderse acil müdahale gerektirir.

El,ayak Gibi Yerlerde ve Vücutta Ödem


Akut kalp yetmezliği perifer ödemine neden olmaz.Sol ya da sağ kalp yetmezliği perifer ödemi oluşumuna yol açmada çok yavaştır. Daha önce normal olan bir kalbin pompa etkinliği akut olarak yetersiz hale geldiğinde aort basıncı düşer ve sağ atriyum basıncı yükselir. Kalp debisi sıfıra yaklaşırken bu iki basınç yaklaşık 13 mm Hg’lık bir denge değerinde birbirine yaklaşır. Kapiller basınç da 17 mm Hg’lık normal değerinden 13 mm Hg’lık yeni denge basıncına düşer. Böylece, şiddetli akut kalp yetmezliği periferik kapiller basıncında yükselmeden ziyade çoğu kez bir düşmeye neden olur. O nedenle, insanlardaki deneyimlerin yanısıra, hayvan deneyleri de akut kalp yetmezliğinin hızlı perifer ödemi gelişimine hemen hiç neden olmadığını göstermektedir.
Tam kalp yetmezliğinden veya sağ kalp yetmezliğinden 1 gün kadar sonra ise periferde ödem oluşmaya başlar. Bunun başlıca nedeni, böbrekler tarafından sıvı tutulmasıdır.Damar içinde artan sıvı miktarı damar içi basıncı arttırır.Böylece bu sıvı doku arasına sızmaya başlar ve ödem meydana gelir.Bu ödem bazen o kadar fazla olmaktadır ki kişiye kilo alımı olarak bile yansıyabilmektedir.
Böbreklerin kanlanmasının bozulmasından ve diğer sebeplerden kaynaklı glomerüler filtrasyon hızında azalma,renin-anjiyotensin sisteminin aktivasyonu,su ve tuzun böbrek tübüllerinde artmış geri emilimi,artmış aldosteron salgılanması gibi durumlar kalp yetmezliğinde idrar oluşumunun azalmasının sebeplerindendir.

Baş dönmesi,Baygınlık,Sersemlik


Kalp yetmezliğinde bozulan pompalanma gücünden dolayı beyine giden kan miktarı da azalır.Yani aslında hipotansiyon durumu görülür.Baygınlık,sersemlik gibi durumların sebebi budur.Örneğin aniden ayağa kalkma durumunda beyine giden kan miktarı biraz daha azalır ve göz kararması gözükebilir.İdrar söktürücü ve kalp yetmezliğinde kullanılan bazı ilaçlar da tansiyonu düşürüp bu şikayetlere sebep olabilmektedir.
Kalp Yetmezliğinde Kullanılan Bazı Farmakolojik İlaçlar


  • Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim İnhibitörleri
  • Beta Blokerler
  • Aldesteron Antagonistleri
  • Digoksin
  • Diüretikler
  • Statinler


Kalp Yetmezliği Hastalarının Dikkat Etmesi Gerekenler



  • Kilo alımı ve kilo kaybı takip edilmeli ve kontrol altına alınmalıdır.
  • Sıvı alınımı kontrol altına alınmalıdır.Kalp yetmezliği olan bireylerde günde 1.5-2 L'den fazla su içme önerilmemektedir.
  • Yağ ve kolestrol alınımı azaltılmalıdır.Aşırı kolestrol zaten tam işlev göremeyen kalpte varolan koroner damarları da tıkayıp durumu ağırlaştırabilir.
  • Düzenli bir şekilde kalbi yormayacak şekilde ve doktor kontrolünde egzersiz yapılmalıdır.
  • Tuz tüketimi kısıtlanmalıdır.Aşırı alınan tuz vücutta su tutumuna sebep olacaktır.Bu da vücutta ödeme sebep olur ve kalp yetmezliği tablosunu daha kötü bir duruma sürükler.
  • Sigaranın bırakılması önerilmektedir.
  • Doktor kontrolünde ilaç tedavisine başlanmalıdır.

Kalp Yedeği

Kalp debisinin normalin üzerinde yükselebileceği maksimum yüzde oranı kalp yedeği olarak adlandırılır. Sağlıklı genç erişkinde kalp yedeği yüzde 300-400’dür. Atletik olarak antrenmanlı kişilerde yüzde 500-600 veya daha fazladır. Ancak, kalp yetmezliğinde kalp yedeği yoktur. Normal yedeğe bir örnek olarak, şiddetli egzersiz sırasında sağlıklı genç bir erişkinde kalp debisi normalin yaklaşık 5 katma yükselebilmektedir. Bu normalin üzerinde yüzde 400’lük bir artıştır-yani kalp yedeği yüzde 400’dür.

Kalbin yeterli kan pompalamasını önleyen her faktör kalp yedeğini azaltacaktır. Bu, iskemik kalp hastalığı, primer miyokard hastalığı, kalp kasını etkileyen vitamin eksikliği, miyokardın fiziksel hasarı, kalp kapağı hastalığı ve pek çok diğer faktörden kaynaklanabilir.

Kalp yedekleri düşük olan kişiler dinlenim durumunda kaldıkları sürece genellikle kalp hastalığının ana semptomlarını hissetmezler. Bununla birlikte, genellikle kişiye bir koşu bandında veya merdiven testi ile önemli derecede kalp debisinde artış gerektiren egzersiz yaptırılarak kalp yedeği düşüklüğü tanısı kolaylıkla konulabilir.

Yazar Hakkında:İnsan vücudundaki mucizevi ve merak edilen olayları,sağlık konusunda faydalı bilgileri,tıp fakültesinde okuyan,kazanmak isteyen ve sağlık sektöründekiler için işe yarar bilgileri Fizyolojik Tıbbi Bilgiler blogumda bulabilirsiniz.
Devamını Oku »

28 Haziran 2018 Perşembe

İnternette Alan Adı (Domain) Alırken Nelere Dikkat Etmeliyiz ?

28 Haziran 2018 Perşembe
İnternette Domain Alırken Nelere Dikkat Etmeliyiz
Bu yazımda, domain seçiminin önemi ve internette alan adı alırken nelere dikkat etmeliyiz ? maddeler halinde inceleyeceğiz.Söz konusu şirketinizi sanal dünyaya taşımak ya da blog benzeri kişisel bir web sitesi açmak olduğunda göz önünde bulundurmanız gereken iki nokta vardır. Bunlardan birincisi uygun bir barındırma hizmeti seçimi, ikincisi ise markanızın kimliğini yansıtabilecek, ziyaretçi sayınızı ve tanınırlığınızı doğrudan etkileyecek olan alan adı (domain) seçimidir.

Alan adı (domain) bir web sitesinin, internet üzerinde bulunan adı ve adresi olarak tanımlanmaktadır. Alan adları bir sunucunun tanımlanması için kullanılan IP numaralarının, web sitesini daha basit bir şekilde tanımlamaya yarayan bir çevrimidir. Bir alan adı, bir isim ve bir uzantıdan oluşmaktadır. Alan adı önemlidir çünkü alan adı sitenin içeriğinde ne olduğunu özetleyebilmektedir. Bir sitenin ne içerdiğini anlayabilmenin en basit yolu alan adına bakarak anlaşılabilir.

1. Anahtar kelimelerinizi belirleyin.

 

Her ne kadar Google'ın yaptığı her yeni güncellemelerle birlikte marka olabilecek Pinterest, Facebook gibi alan adlarına verilen önemin arttırıldığı konuşulsa bile, anahtar kelime içeren alan adlarının hala değerli olduğunu unutmamak gerekir. Bu yüzden sitenizi ve verdiğiniz hizmeti en iyi tarif eden birkaç temel anahtar kelime belirleyin ve bunları içeren bir alan adı seçmeye özen gösterin. Böyle bir alan adı hem SEO açısından faydalı olacak, hem de sitenizi ilk kez duyan birine siteniz hakkında daha iyi bir ipucu verecektir.

2. Alan adınızın basit ve hatırlanabilir olmasına dikkat edin.


Web sitenizi başka bir kişiden duyan bir ziyaretçinin, bilgisayar başına geçtiğinde alan adınızı rahatlıkla hatırlayabilmesi hayati öneme sahiptir. 12 karakterden daha uzun olmayan, kolay yazılıp kolay söylenebilen bir alan adı, size, rakipleriniz karşısında büyük avantaj kazandıracaktır. Kemik kitle olarak adlandırılan ziyaretçi kitlesini ne kadar hızlı elde ederseniz, başarı basamaklarını o kadar hızlı tırmanabilirsiniz.

3. Mümkünse .com'dan vazgeçmeyin.


Org ve .net uzantılara sahip birçok başarılı web sitesi olmasına rağmen, dünyanın en bilinen ve en yaygın kullanılan alan adı hala .com'dur. Yapılan araştırmalar da göstermektedir ki, internette yer alan alan adlarının %45’i .com uzantısına sahiptir. Dolayısıyla, .com uzantısına sahip alan adları, birçok kullanıcıya güven vermektedir. Bu yüzden, uzun vadede başarılı bir web sitesine sahip olmak istiyorsanız .com uzantısından vazgeçmeyin.

Elbette, .com alamayacağınız durumlar da olacaktır. Böyle durumlarda, alan adınızın önüne ekler getirebileceğiniz gibi, .net veya .org uzantılarına da yönelebilirsiniz. Ayrıca eğer, belirli bir ülkeye yönelik bir iş modeliniz var ise, ülkelere ait uzantıları da kullanabilirsiniz. Örneğin Almanya’ya yönelik bir iş modeli için .de uzantısı, veya İngiltere için .uk uzantıları, Türkiye için ise .com.tr tercih edilebilir. Bu uzantılar arama motorları tarafından bölgeler için önceliklendirilmektedir.

4. Tire (-) ve rakam kullanmaktan kaçının.


Doğru alan adı seçimi noktasında sık yapılan bir başka yanlış da alan adında tire (-) ve rakam kullanımıdır. Örneğin alanadim.com'un dolu olduğu durumlarda site sahipleri hemen alan-adim.com alan adını tercih etmektedir. Oysaki böyle bir alan adının hatırlanması zor olduğu gibi, ziyaretçilerinizin birçoğu tire içermeyen alan adını yani rakibinizin sitesini ziyaret edecektir. Potansiyel müşterinizi ellerinizle rakibinize uğurlamak istemezsiniz, değil mi?

Rakamlar ise kullanıcılarınız için büyük bir karmaşıklık oluşturacaktır. Sadece rakamlar kullanıcılarınıza garip gelmeyeceği gibi, kullanıcılarınızın anlamaları açısından da rakamlar güçlük oluşturmaktadır. Örneğin alan adınızın 1alanadi.com olduğunu düşünün. Size alan adınızı soran birisi, bu alan adının 1alanadi.com mu yoksa biralanadi.com mu olduğunu anlamakta güçlük çekebilir.

5. Sadece .com uzantısı ile yetinmeyin.


Güvendiğiniz bir projeyi internete taşıyorsanız, sadece .com uzantıyla yetinmeyin, .net, .org, .info gibi diğer uzantılarını da alıp ana sitenize yönlendirin. Bu şekilde doğabilecek yanlış anlaşılmaların önüne rahatlıkla geçebilir, ziyaretçi kaybınızı minimuma indirebilirsiniz.

6. Alan adı fikrinizin sosyal medya uygunluğunu kontrol edin.


Alan adı seçiminde çoğunlukla atlanan ancak akılda bulundurulması gereken önemli bir kriter de, bu alan adının aynı şekilde sosyal medya üzerinde de kullanılması gerektiğidir. Alan adını satın almadan önce alan adına uygun sosyal medya hesaplarının sahiplerinin olup olmadığını kontrol etmeniz, sizin için daha iyi olacaktır.

Yazar Hakkında:Burak Özdemir, yıllardır web geliştiriciliği ile ilgilenmektedir. Şu anda, kullanıcılarının, hızlı ve güvenli biçimde, anlık olarak domain sorgulama yapabildiği,Turbo Domain Search adını verdiği projesi ile uğraşmaktadır.
Devamını Oku »

21 Mayıs 2018 Pazartesi

İş Hayatında Kullanılabilecek En Pratik 7 Uygulama

21 Mayıs 2018 Pazartesi
İş Hayatında Kullanılabilcek Pratik Uygulamalar
Teknolojinin gelişmesiyle iş hayatında da kullanılan uygulamaların sayısında büyük bir artış oldu. Birçok çalışan bu uygulamaları etkin bir şekilde kullanıyor. Bu uygulamalar sayesinde çalışanlar işlerinin çoğunu kolay bir şekilde halledebiliyor. Ayrıca yine bu uygulamalar çalışanların iş yerindeki iletişimini ve verimliliğini arttırıyor. İş hayatında etkili bir şekilde kullanabileceğiniz en başarılı 7 uygulama ile iş hayatınızı kolaylaştırın.

İş Hayatında Kullanılabilecek En Pratik Uygulamalar


1.TimeFul Akıllı Takvim Uygulaması 

TimeFul Akıllı Takvim Uygulaması

TimeFul uygulaması ile bütün takvimlerinizi tek bir yerde toplayabilirsiniz. Ayrıca yine bu uygulama sayesinde bu takvimlerinizin içine çeşitli görevler atayabilir ve bu görevleri dilediğinizce yönetebilirsiniz. Uygulamanın en ilginç ve dikkat çekici özelliği ise sizin alışkanlıklarınızı öğrenmesi ve sizi bu alışkanlıklarınıza göre uyarmasıdır. Örnek vermek gerekirse, takviminizde bulunan ve rutin olarak yaptığınız bir eylemi yapmayı unuttuysanız TimeFul sizi bu konuda uyarıyor.

2.Toggl


Toggl
İş dünyasında zamanı etkili bir şekilde kullanmak büyük bir önem taşır. Günümüz iş dünyasında birçok çalışan zamanı etkili bir şekilde kullanamadığından yakınıyor. Toggl uygulaması bu soruna çözüm vadeden bir uygulama. Bu uygulama sayesinde hangi işte ne kadar vakit harcadığınızı takip edebiliyorsunuz. Bu sayede de hangi işlerde gereksiz vakit kaybettiğinizi izleyebiliyor ve buna göre çeşitli önlemler alabiliyorsunuz. Toggl’u kullanmak da oldukça basit. Tek yapmanız gereken şey işe başlamadan önce uygulamayı açmak Toggl gerisini sizin için hallediyor. Toggl uygulamasının hem IOS hem de Android platformlarda kullanılabilmesi büyük bir avantaj.

IOS için : https://toggl.com/best-free-time-tracking-app-for-iphone

Android için : https://toggl.com/best-free-time-tracking-app-for-android


3.Any.Do


Any Do
Any.do bir görev yönetim uygulamasıdır ve uygulama sayesinde işlerinizi planlamak için sanal bir asistana sahip olursunuz. Ayrıca Any.do uygulaması ile saatlik olarak bildirim alabilirsiniz ve bu sayede de hiçbir görevinizi unutmazsınız. Zaman yönetimi konusunda da kolaylık sağlayan uygulama IOS ve Android platformlarında bulunuyor.

IOS için : https://itunes.apple.com/in/app/any.do-to-do-list-planner/id497328576

Android için : https://play.google.com/store/apps/details?id=com.anydo


4.Time Doctor


Time Doktor
Time Doctor, çalışma saatleri içinde personelin takibini yapabileceğiniz bunun yanı sıra proje yönetimi, iş takibi, süreç yönetimi gibi iş hayatında hayati önem taşıyan birçok işlemi kolaylıkla gerçekleştirebileceğiniz bir bilgisayar takip programı olarak biliniyor. Ayrıca Time Doctor ile sahadan çalışan personelin takibi de yapılabiliyor. Bunun için mobil uygulamasında bulunan GPS özelliği kullanılıyor. Time Doctor, web tabanlı olarak kullanılabilmesinin yanı sıra Android ve IOS platformlarında da mevcut. Ayrıca Mac, Linux ve Windows için de masaüstü uygulamaları mevcut. Time Doctor bu kadar çok platformda sorunsuz bir şekilde kullanılabilmesiyle de ön plana çıkan uygulamalardan.

IOS için : https://itunes.apple.com/tr/app/time-doctor/id631398826?mt=8

Android için : https://play.google.com/store/apps/details?id=com.timedoctorllc.timedoctor&hl=tr

Mac için : https://www.timedoctor.com/tr/download.html#

Windows : https://www.timedoctor.com/tr/download.html#

Linux : https://www.timedoctor.com/tr/download.html#


5.Slack


Slack
Ekip içi iletişimi sağlamak günümüz iş dünyasının en büyük problemlerinden bir tanesidir. Hele ki uzaktan çalışan personeliniz varsa bu durum gerçekten büyük bir probleme dönüşebiliyor. Slack bu problemi ortadan kaldırmak için geliştirilen ve ekip içi iletişimi üst düzeyde tutmaya yarayan bir uygulama. Uygulama ile ofis ortamını sanal bir ortama taşıyabiliyor ve ekip içi iletişimi hat safhaya çıkarabiliyorsunuz. Program sadece uzaktan çalışan personel için değil ofis içinde çalışan personelin iletişimini kuvvetlendirmek için de sıklıkla kullanılan bir uygulama. Slack hem Android hem de IOS platformlarında kullanılabiliyor.
 

IOS için : https://itunes.apple.com/us/app/slack/id618783545?mt=8

Android için : https://play.google.com/store/apps/details?id=com.Slack&hl=tr


6.Trello


Trello
Trello proje yönetimi ve ekip çalışması konusunda büyük ölçüde yardımcı bit uygulama. Bu uygulama ile kendinize veya ekibinize özel projeler oluşturabilir ve ekibinizdeki kişilere görevler atayabilirsiniz. Atanan görevin kime atandığı, projenin ne durumda olduğu gibi konularda bilgi sahibi olabilir ve bu bilgileri rapor haline getirebilirsiniz. Uygulamanın bir diğer özelliği de ‘yapılacak işler’ listesi oluşturmanıza imkan vermesidir. Uygulama hem Android hem de IOS platformlarında mevcut.

IOS için : https://itunes.apple.com/us/app/trello/id461504587?mt=8

Android için : https://play.google.com/store/apps/details?id=com.trello&hl=tr


7.Asana


Asana
Asana proje yönetimi yapabileceğiniz ve ekip üyelerinize görev atayabileceğiniz bir uygulama. Ayrıca, bu görevlere özel açıklamalar ekleme imkanı da veriliyor. Asana ile yapılabilecekler bunula da sınırlı değil. Basit bir ara yüze sahip olmasının yanı sıra ekip içi iletişimi sağlama noktasında da kendi içinde bir mesajlaşma uygulaması mevcut. Uygulama hem IOS hem de Android platformlarda rahat bir şekilde kullanılabilmesiyle büyük bir avantaj sağlıyor.

IOS için : https://itunes.apple.com/us/app/asana-organize-tasks-work/id489969512?mt=8

Android için : https://play.google.com/store/apps/details?id=com.asana.app&hl=tr


Bu yazı Ömer Faruk tarafından Sosyal Medya Kafe için yazılmıştır.Dizi ve film hakkında bilgiler alabileceğiniz omerfaa blogumu ziyaret edebilirsiniz.

Konuk yazarımızın "İş Hayatında Kullanılabilecek En Pratik 7 Uygulama " makalesini beğendiyseniz, aşağıdaki sosyal ağ butonları sayesinde paylaşabilirsiniz. 
💕⃕
Devamını Oku »

26 Mart 2018 Pazartesi

Blog İle Kazanç İlişkisi

26 Mart 2018 Pazartesi
Blog Kazanç İlişkisi

Blog İle Kazanç İlişkisi

Günümüzde blog ile para kazanma hevesi oldukça geniş bir kapsama yayılmıştır. Bunlardan başlıca bir sebep olan, oturduğum yerden para kazanma isteğidir. Ama bu iş öyle herkesin açıyım da kazanayım gözüyle olmaz. Bazı insanlar bu işe amaçları para kazanmak olarak girip 1 ay sonra her şeyi bırakıp boş iş demesiyle baştan kaybetmiştir. Şunu demeliyim ki evet blog yöneterek para kazanmak mümkün, ancak bu işte bir emek sarf etmeniz ve oldukça sabırlı olmanız gerekmektedir. Sabır bu işin temel taşıdır, şöyle düşünmelisiniz ki bahçeye tohum ekmeden meyve beklenir mi? Bu işte tam bu örneğe benzer olarak gösterilebilir. Siz bir emek ve çaba göstereceksiniz ki zamanla bu verilen emekler size kazanç olarak dönecektir. Sizlere bu işten gelen kazançla geçim sağlayan onlarca insan örneği verebilirim. Bu insanlardan bizim neyimiz eksik diye kendinizi hiç yargılamıyor musunuz? Günümüz teknolojisi sayesinde artık kod yazmayı bilmeyen insanlar bile site kurup para kazanabiliyor. Kod yazmadan site kurmamızı sağlayan tabanlardan birisi wordpresstir. Tabi bu örneklemeye tek wordpress dahil değildir, blogger, tumblr, wix gibi tabanlar sayesinde kod yazmadan site sahibi olabiliyorsunuz. Blog ile para kazanma yöntemleri sayıca biraz fazladır. Blog açarak para kazanmak için Blog ile para kazanma yöntemlerine göz atabilirsiniz. Bana göre bunlar arasında en iyi kazanç sağlayan sistem google adsense’dir. Görmüşsünüzdür ki forumlarda bir çok başlıkta adsense alamıyorum gibi tarzda konular açılır. Aslında hiç te öyle zor değildir, burada dikkat edilmesi gereken nokta google adsense politikalarını ihlal etmemektir. Bu ihlallere bir göz atıp sağlam adımlar ile sitenizi geliştirirseniz eminim ki adsense’den onay almak hiçte o kadar zor olmadığını göreceksiniz.

Blogtan Ne Kadar Kazanç Sağlarım?

Bu sorunun cevabını kimse net bir şekilde şu sayıdır diyemez. Çünkü para kazanma seçeneklerinden hangisi kullandığınız kazanç aşamasında farklılık gösterecektir. Örnek veriyorum sadece bir tanıtım yazısı alan site ile adsense reklamlarını kullanan siteler aynı kazanamaz. Aslında bu sektörde herkesin geliri farklıdır, kiminin on binler kiminin sadece hosting masrafları karşılayacak kadar kazanması da mevcuttur. Yukarıda bahsettiğim gibi ilk hedefiniz kazanç olmasın tamamen geliştirmeye içerik eklemeye odaklanın. Kazanç her zaman ikinci planda olsun ki hedefimiz doğrultusunda daha iyi yerlere çıkabilelim. Google’de her anahtar kelimenin getirdiği kazanç farklıdır. Buda oldukça önemli faktördür ki kazançlarımız biraz da buna bağlıdır. Burada ki püf nokta keşfedilmemiş anahtar kelimeleri bulmaktır. Yüzlerce odaklanmış anahtar kelimenin kazancından ne beklenir ki? Farkındalık yaratın yeni kelimeler bulun kazancınız yüksek olsun. Bazı forumlarda görüyorum ki adsense reklamı almış ve sitenin her yerini reklam ile doldurmuş. Bu bir yanlış işlemdir, insanların gözüne reklamı sokarsanız ziyaretçi direk siteden çıkabilir. Bunu kendi bakış açınızdan düşünün, girdiğiniz sitede aradığınızı bulamadığınız da ve her yerde reklamın olması bizi bile rahatsız edip direk çıkmamızı sağlayacaktır. Ve siteden hemen çıkmak sitemizin google gözünde değer kaybetmesi demektir. Ziyaretçilerinize istediklerini verin, ilgili yazılara bağlantılar verin ki sitede dolaşma süresi uzun olsun ki değeri artsın.

Yazar Hakkkında: Ben Pozitif Blog yazarı Hakan Yılmaz, blog hayatımdaki bilgileri sizlere aktarıp sizlerinde bu işlerden para kazanmasına yardımcı olmak istediğimden dolayı bu tür makaleler yazarak destek oluyorum.

Misafir yazarımızın "Blog İle Kazanç İlişkisi" makalesini beğendiyseniz ,aşağıdaki sosyal ağ butonları sayesinde paylaşabilirsiniz.
💕⃕
Devamını Oku »

6 Mart 2018 Salı

Blog World Nedir ? Dikkat Blog Yazarları Buluşuyor

6 Mart 2018 Salı

Blog World
 

Blog World Nedir?

Blog yazarlığı Avrupa da son derece etkili bir tanıtım aracı olarak kullanılırken, ülkemizde popülerliği her geçen gün artış gösteriyor. Öyle ki, deneyimlerin, birbirinden değerli bilgilerin hatta duygu ve düşüncelerin proaktif olarak aktarıldığı bir ortam haline geliyor. Bu aracı etkili bir biçimde kullanan o kadar çok kullanıcı var ki kullanıcılar arasında irtibat kurabilmek zorlaşıyor.

Blog World tüm bu sıkıntıları ortadan kaldırabilmek üzere Blogger kullanıcıları için kurulmuş bir platformdur. Blog yazarlarının birbirini tanıyabilmelerine, içeriklerinin en iyi takipçisi olan diğer blog yazarlarına tanıtabilmesine imkan sağlıyor. Blog yazarlarının yaşadığı şehirde bulunan diğer Bloggerlara kolaylıkla ulaşabilmesini de sağlıyor. Yani kısacası; Bloggerların sosyal paylaşım ve buluşma noktası. Peki Blog World, nasıl bir platform ve kullanımı nasıldır gelin birlikte inceleyelim.

Blog World Sosyal Paylaşım Platformunun kullanımı ve ara yüzü son derece basit. Şu an kullanımda olan Facebook ve Twitter sosyal paylaşım platformlarının özelliklerini bünyesinde barındırıyor. Kayıt olabilmek için, Blog World giriş sayfasında, kayıt modülüne tıklayıp, kullanıcı adınızı, e-posta adresinizi ve şifrenizi belirleyip giriş butonuna basmanız yeterli. Üyeliğiniz onaylandıktan sonra Blog World’ün ana sayfasına yönlendiriliyorsunuz. Ekranın sağ üst köşesinde kendi profil (avatar) resmi ve kapak resminiz, hemen altında da sırasıyla, tanıyor olabileceğiniz kişiler, son günlerde trend olan hashtag konuları, çevrim içi kişiler ve paneldeki son aktiviteler bulunuyor. Takip ettiğiniz blog yazarlarını da tıpkı Facebook'da olduğu gibi sağ alt köşeden görebilirsiniz.

Panelin header kısmında, arama bölümü, bildirim butonu, takip edilen kişileri görüntüleme, mesaj butonu ve profil ayarlarınızı yapabileceğiniz alan bulunmaktadır. Profil modülünde, sayfalarınız veya gruplarınız bulunmaktadır. Bu bölümlere kullanıcı sayısının durumuna göre, blog yazarlarının kurmak istedikleri gruplar oluşturulabilir. Örneğin İstanbul’da ki Bloggerlar gibi. Sayfalar kısmında ise, blog yazarları, bloglarının kategorilerine göre gruplandırılacaktır. Genel ayarlar kısmında; kullanıcı adınızı, yaşadığınız şehri belirtebilir ve diğer blog yazarlarının sizi kolaylıkla bulabilmesini sağlayabilirsiniz. Profil bölümünde, sitenizin linkini paylaşabilir, hakkınızda kısa bilgiler verebilirsiniz. Gizlilik ayarlarında dilediğiniz kişiyi engelleyebilir, çevrim içi durumunuzu değiştirebilir, sizi takip etme isteklerini kontrol edebilirsiniz.

Blog World, sosyal bağlantılar alanında Facebook, Twitter, Google+, Linkedin ve İnstagram hesaplarınıza bağlantı verebilirsiniz. Profil(avatar) ve kapak resimlerini belirleyip, blogunuz ile alakalı görsel tanıtım oluşturabilirsiniz. Kendinizi veya blogunuzu yansıtan bir resmi, dizayn et butonu vasıtasıyla profilinizin arka planına ekleyebilirsiniz. Üstelik tüm mobil cihazlar ve tabletler ile uyumlu olarak kullanabilirsiniz.

Profil ayarlarını tamamlayıp, sitenize bağlantılar verdikten sonra, ana ekranda ürettiğiniz içeriklerin tanıtımını yapmaya başlayabilir, duygu ve düşüncelerinizi ifade edebilirsiniz. Ana ekrandaki paylaşımların altında beğenme, önemli bulma, yorum yapma ve paylaşma butonları da bulunmaktadır. Blog yazarlarının belli bir seviyede bulunması ve kültürel anlamda da toplumun birçok kesimine göre yeterlilik sağlaması sebebiyle, platform üzerinden rahatsız paylaşımlarda bulunulmayacağını temenni ediyoruz. Eğer ki herhangi blog yazarı, bir başka blog yazarına rahatsızlık vermeye başladığı tespit edilirse platformdan uzaklaştırılacaktır.

Blog World üzerinde konularına göre ayrılmış kategorilerde paylaşımların sürekliliği sağlandığı takdirde, ilgili kategorilerin dijital dergi haline geleceğini düşünüyoruz. Aynı kategorideki blog yazarlarının beğenilme ve okunma oranı zamanla tatlı bir rekabete dönüşecek ve bu rekabetin galip olanı yine Bloggerlar tarafından belirlenecektir. Blog yazarlarının tüm birikim ve tecrübeleriyle ayın en iyi blog yazarı etkinlikleri düzenlenecek ve bunun adaletli olmasını yine blog yazarları sağlayacaktır.

Blog World Sosyal Paylaşım Platformu üzerinde siyasi, etnik bölücü, dini duyguları aşağılayan paylaşımların bulunmasına kesinlikle izin verilmeyecektir.

Blog yazarlarının en iyi takipçisinin yine blog yazarları olduğunu düşünerek bu platformu kurduk. Bu sosyal paylaşım platformu sayesinde her kullanıcının sitesine tekil giriş sayısının artacağını ve içeriklerinin tanıtımını kolaylıkla yapabileceğini düşünüyoruz. Blog yazarları, içeriklerinin okunma oranının artış göstermesi ve reklam gelirlerinin artması sayesinde motive olabilecek, yeni içeriklerini üretirken gelişmeleri göz önünde bulundurabilecektir. Paylaşımlarını beğendiği blog yazarını yakından takip edebilecek ve ilgili blog yazarıyla doğrudan irtibat kurabilecektir.

Blog yazarlarının birçok farklı platformda bulunması, tanıtım ve tanınabilirliğinin zorlaşması sebebiyle böyle bir platformun olması gerektiğini düşünerek Blog World Sosyal Paylaşım Platformunu kurduk. Umarız ki blog yazarlarına yararlı bir panel olur.

Blog World Tanıtımını Beğendiyseniz,Aşağıdaki Sosyal Ağ Butonları Sayesinde Paylaşabilirsiniz.
💕⃕
Devamını Oku »

27 Ocak 2015 Salı

Konuk Yazarlık Ve Sürekli Yazarlık Duyurusu

27 Ocak 2015 Salı
Konuk Yazarlık - Sürekli Yazarlık Duyurusu
Sosyal Medya Kafe blogumu ilk kurduğum günden beri aklımda olan konuk yazarlık ve sürekli yazarlık projemin ilk adımlarını bugün atmış bulunmaktayım. Sosyal Medya Kafe'nin adını sosyal medya hesaplarında, gözlemlediğim insanların A-sosyal tavırlarına tepki olarak seçtim.

Bana göre sosyal medya dediğimiz bir ortamda A-sosyal olmak çok ters bir durumdur. Sosyal medya siteleri insanların sosyal olmaları ve birbirleri ile fikir alışverişi yapabilecekleri platformlardır.
Özellikle bir Facebook kullanıyoruz ki içler acısı;
Saat başı neredeyse Facebook açılıyor ama parmak aşağı, parmak yukarı, parmak sağa, parmak sola yapılmaktan başka bir şey yok. Beğense bile beğenme tuşuna basmaktan aciz, yorum yazmaya çekinen, hiç bir paylaşım yapmayan, görmedim-duymadım-bilmiyorumu oynayan, kendi düşüncesini kendi duvarına  yazamayan, bir çok insan dolu etrafımızda.(çoğu da online durumda)

Açıkcası bu tip insanların neden sosyal medya hesapları var merak içerisindeyim.🙇  Bu tip davranışların hem özel yaşantıda hemde sosyal medya dünyasında, insanları  birbirinden uzaklaştırdığını düşünüyorum.

Bu sebeplerden dolayı Sosyal Medya Kafe'de sosyal olmayı seven insanların, Türkiye'nin her köşesinden seslerini duyurabilecekleri, yorumları ile sosyalleşebilecekleri, uzak mesafelerde bile olsak, insanların birbirleriyle iletişim kurabileceğini gösteren bir platform olması ilk hedeflerim arasındaydı. Dünyanın her köşesinden yolu Sosyal Medya Kafe'ye düşen bir kişi tecrübe sahibi olduğu bir konuda internet dünyasına miras bırakabileceği bir platform olmasını çok istiyorum. Sürekli yazarlık yapmasa bile edindiği bir tecrübeyi Sosyal Medya Kafe aracılığı ile dijital dünyaya yazıp insanları bilgilendirebilir. Farklı bir dünyaya yelken açarak yeni dostluklar, arkadaşlıklar kurabilir.

Sosyal Medya Kafe blogumu ilk açtığımda blogspot.com uzantılı bir blog olarak başlamıştım. 18.09.2014 tarihinde blogumu açtığımı ilk olarak kişisel Facebook duvarımda paylaşarak ilk duyurusunu yaptım. 25.11.2014 tarihinde sosyalmedyakafe.com olarak özel alana taşıyarak, ilk duyurum olan özel alan duyurusunda açılış partisi niteliğinde blogumda yapmak istediklerimi yazmıştım.

24.01.2015 tarihinde misafir yazarlık sayfamı yazıp, blogumun üst menüsüne ekleyerek, Google+ hesabımda ve kişisel Facebook hesaplarımda paylaştım. Bir çok kişi sürekli yazarlık konusunda mail yolu ile iletişime geçti. Kendilerine buradan da iletişime geçtikleri için çok teşekkür ederim. Sürekli yazarlık konusunda seçici olmak zorundayım. Aynı gemide yıllarca birlikte kaptanlık yapacağız.(Bu konuda affınıza sığınıyorum)

Konuk Yazarlık Bu başvurular içinden Renkli Pasta Sepeti blogunun sahibi ve yazarı Nahide hanımla  anlaşma sağladık. 27.01.2015 tarihinden itibaren kendisi yemek tarifleri ve genel konularda yazıları ile bizlerle birlikte olacak...
Her ikimize ve sevgili okuyucularımıza  hayırlı uğurlu olsun.😇

Sosyal Medya Kafe'nin  Sürekli  Yazarı Nasıl Olmalı ?

  • Sosyal olmalı
  • Yeni düşünce ve fikirlere açık olmalı
  • Olumlu/olumsuz yorumlara açık olmalı
  • Öğrenmeye hevesli olmalı
  • Asla sabit fikirli olmamalı
  • Blogunu düzgün kullanmalı
  • Düzgün Türkçe ile yazmalı
  • Hepimizin yazım yanlışları oluyor ama bunlar ne kadar az olursa bizler için o kadar iyi
  • Emeğe saygılı olmalı  

Sosyal Medya Kafe'de Yazarlık Yapmanın Size Faydası Nedir ?

  • Sosyal Medya Kafe blogum 4 aylık bir blog olmasına rağmen, kendi uyguladığım SEO teknikleri ile Google vb. Arama motorlarında üst sıralarda çıkan bir blogdur.(Bir kaç konu başlığımı aratabilirsiniz) Yazacağı konunun okunması, doğru kitleye ulaşması, daha fazla okunurluk kazanması açısından bu çok önemlidir. Yazdığı her konun altında kendi yazar profili ve kendi bloguna bir link olacağı için ziyaretçi ve takipci sayısı artacaktır.
  • Sosyal Medya Kafe'nin  sürekli yazarları benden birebir SEO desteği alarak hem kendini,  hem de kendi blogunu geliştirip daha hızlı ilerleyebilecektir.
Konuk yazarlık yapmadan önce "Konuk Yazarlık Nedir ? Konuk Yazarlık Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler" yazımı okuyabilirsiniz.

Sizler de Sosyal Medya Kafe ailesinde yer almak isterseniz,  konuk yazar veya sürekli  yazar olarak başvurularınızı yapabilirsiniz. Ekibimiz tamamlandığında daimi yazarlık başvurusu kapatılacaktır.
Konuk  yazarlık veya sürekli  yazarlık, diğer maddeleri okumak ve  benimle iletişime geçmek için Konuk Yazarlık sayfamızı okuyabilir.

Herkese kucak dolusu sevgiler.💕Sosyal Medya hesaplarında ve özel yaşantımızda sosyal bir dünya dileğiyle...
Sibel Ordueri

Konuk Yazarlık Ve Sürekli Yazarlık Projemi Beğendiyseniz,Aşağıdaki Sosyal Ağ Butonları Sayesinde Paylaşabilirsiniz. 
💕⃕
Devamını Oku »
"Sosyal Medya Kafe'de kullanılan ekran görüntüleri, fotoğraflar ve yazılar Sosyal Medya Kafe'ye aittir. Yazıların ve fotoğrafların yayın hakkı sadece www.sosyalmedyakafe.com'a aittir. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden bir başka blogda veya web sitesinde yayınlanması, tariflerin veya yazıların ekran görüntüsü alınarak sosyal ağlarda paylaşılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası`na aykırıdır. Aksi taktirde 5846 Sayılı Fikir ve Sanat serleri Yasası gereği suç duyurusunda bulunulacaktır. Yasal yükümlülüğü vardır."
Sosyal Medya Kafe Copyright © 2021 Tüm Hakları Saklıdır...