14 Nisan 2023 Cuma

Anlam Arayışı Nahide Zereyak Anlam Kitabı Tanıtım

14 Nisan 2023 Cuma

Anlam Kitabı Nahide Zereyak

ANLAM ARAYIŞI

"Devirler gelmiş nesiller geçmiş, bitmemiş insanın anlam arayışı. İnsan gelişmiş, insan değişmiş farklı farklı koşullarda. Farklı coğrafyalar insanı bağrında misafir etmiş, şekillendirmiş. Sayısız bitişler başlangıçlar zorlamış insanoğlunu, fakat yıldıramamış didinip  durduğu bu yolculukta. Devam etmiş aramaya insan anlamı nefes aldığı sürece. Her devirde yine sorulmuş sorular ve aranmış cevaplar. Dinamik ve değişken bu yaşam seyrinde farklı farklı devirlerde sorulsa da sorular, benzer kapılara yol açmış alınan cevaplar. Ne kadar değişse de koşullar, gelip geçse de devirler boyu nesiller, ne kadar gelişirse gelişsin, ne kadar değişirse dünya değişsin, yine aynı yerde bulmuş insan cevapları; yüreğinde. Beyinle kalp arasında bir yerlerde gizliymiş anlam. En değerli hazine. Aklın  ve vicdanın süzgecinden geçirerek cevap bulmuş sorulara. Hayata sirayet etmiş anlam, böylece anlam kazanmış hayat. Yüzdükçe yaşam denizinde, yanıt buldukça derinleşen sorularına, huzura ermiş insan. Gökyüzü kadar uzak gibi ama bakış mesafesi kadar yakındı anlam.

Tozlu sayfalardan kadim bilgiler şahitlik eder insanın anlam arayışına ve tanık olur bilgeler, akıp giden deryalarda süregelen yolculuğa. Satır aralarında gizlidir anlam. Satır aralarını karıştırınca anlam buluyor, anlam kazanıyor yaşam. Bir kitabın satır aralarında, bir günün satır satır hazırlayıp sunduklarında, gecenin sessizliğinde, yüreğin seslerinde dile geliyor anlam. Bir de hareket ettikçe zaten dinamik olan, dinamik fırsatlar sunan hayatın içinde, beyin kıvrımlarından kalbe doğru, yüreğin derinlerinden ses veriyor. Bazen bir tebessümde gizlidir anlam, bazen de acıyan bir tarafımızda. Bazen sessizken, bazen seslerin içinde buluruz onu adeta. Anlamsız olarak nitelendirdiğimiz şeylerden arındırdığımızda belki en duru hali ile kalır avuçlarımızda anlam."

İnsanın yaşam yolculuğu, yürüdüğü yolda derleyip topladıkları ile anlam kazanıyor. Yaşam yolculuğu sürdükçe, nefes aldığı sürece insan, bitmez uğraş, bitmez gayret. Ben de kendi yolculuğumun bir durağında ilk kitabımın yayın hayatına girmiş olmasının heyecanını yaşıyorum şimdi. Sizlerle bu heyecanımı paylaşmanın mutluluğu içerisindeyim. Kitabımın sayfalarına konuk olup gezinirken satır aralarında, hisleriniz seslenir; duyarım yüreğim ile.

Ben yazanı olarak büyük bir mutluluk içerisindeyim. İlgilenen, okuyan, sayfalarında, satırlarında anlam bulan herkesin hayatına da anlam katmasını, mutluluk getirmesini dilerim. Tüm kitap satış sitelerinde! Keyifli okumalar. 

Nahide Zereyak 

Devamını Oku »

11 Mart 2023 Cumartesi

Deprem Ve Sarılma Fobisi

11 Mart 2023 Cumartesi

 SARILMA FOBİSİ

“Anne, baba, ablalarım; haydi gelin sarılalım” dedi ve küçücük kollarına dört bedeni sığdırdı koca kalbiyle. Annesi çok geçmeden sıyrılıp çıktı o kolların içinden. Bir kenarda durdu ve kendi kendine konuşmaya başladı içinden. ‘Neydi beni o mis kokulu sıcacık aile çemberinden dışarı kaçmaya zorlayan duygu?’ Kızımla göz göze geldik sonra. Hiç konuşmadı ama gözleri ne oldu, neden sıyrılıp gittin kardeşimin kollarından dercesine hesap soruyor gibiydi. Ben de gözlerimle cevap verdim: Korkuyorum!

Deprem Sarılma Fobisi Asrın Felaketi

Depremden sonraki ilk günlerde sadece gözlerimizle konuşup anlaşabiliyorduk. Ola ki bir şeyler söyleyerek birbirimizi teselli edip avutmaya çalışacaksak eğer, hemen yüzümüz başka yöne çevriliyordu. Çünkü gözler yalan söyleyemezdi. Çünkü biz ‘iyiyim’ derken birbirimize yalan söylüyorduk. İyiyim sözcüğü, bir avutma kalıbı olarak dahi iş görmez, hiçbir şey ifade etmez olmuştu.

Korkuyorum dedim kızıma. Anlamsızca, birdenbire bir sarılma fobisi başlamıştı bende. O anda, koca yürekli küçük oğlumuzun sarılma isteğiyle fark ettiğim sarılma fobisi nasıl oluştu gelin size anlatayım.

5 Şubat 2023. Günlerden Pazar. Kahvaltı için çay koyarken ocağa, kızım yanıma geldi. Durgun, üzgün. “Anne, rüyamda deprem olduğunu gördüm.” Yüz ifadesi Richter ölçeği ile on kuvvetinde sarsılmış gibiydi. “Hayra yor kızım” dedim. “Rüyanda görmeyle illa deprem olacak değil ya. Allah hayra çıkarsın.” Teselli edebildim mi onu, yoksa gün boyu rüyanın etkisinde miydi bilmiyorum. Öğleden sonra, ertesi gün okulların açılma heyecanı sardı hepimizi. “Ali, çantanı hazırla” dedim ben okul kıyafetlerini hazırlarken. “Hava yağmurlu gösteriyor yarın için” dedi kızlarım. “Fakülteye giderken yanınıza şemsiye almayı unutmayın” dedi babaları. “Çok yağmur yağarsa seni okula ben bırakırım” dedi oğlumuza. Sevdiğim diziyi izlerken Pazar akşamında, katıla katıla güldük eğlendik bir de. En sevdiğimdir; ailece sıcacık bir aile komedisi izlemek. “Haydi herkes yatağa. Yarın okul var. Alarmlar kuruldu mu?” “Anne birazdan yatarım.” Gün 6 Şubata bağlanmıştı bile. “Olmaz, herkes yatağa.”

Yatakta dönerken yatağın sallanması kadarlık bir sarsıntı, saliseler içinde yalnızca yatağı değil, duvarları sallamaya başlamıştı bile. Hepimiz bir anda koridorda birbirimize bakışmaya başladık. Kızım hala, bir gece önce gördüğü rüyanın etkisinde olup olmadığına karar veremiyor gibiydi. Ablası ‘Ali’yi alalım kucağımıza’ diyor. Babası ‘ben Ali’yi kucaklarım siz arkamdan gelin diyor. Ben ‘Ali olan biteni hatırlamasın uyandırmayın, zaten şimdi deprem duracak’ diyorum. Ablası korkmasın diye Ali’nin üzerine kapanıp ne yapacağını bilmez şekilde bekliyor. Hayat üçgeni kurmak aklımıza gelmiyor, çünkü duvarlar bizden daha seri şekilde konuşuyor. Çatırtılar, devrilmeler, bizde binadan bir an önce kurtulma isteği uyandırıyor. Ama deprem o kadar şiddetli ki adım atmaya bile izin vermiyor. Duvarlar çatırdayıp, kapılar kendi kendine açılıp kapanırken, çaresizce dua edip, bir de teselli etmeye çalışıyorum hala, ‘sakin olun deprem şimdi bitecek’ diye. Bitmedi.

Bir buçuk dakika kadarlık bir sürede, bir ömre yetecek kadar endişe yaşadık sanırım. Sonunda bitti. Her salisesi ömürden ömür götüren bir buçuk dakikalık deprem durunca ‘aşağıya inelim’ dedi eşim. ‘Nasıl inelim ki, merdiven falan kalmamıştır, yer yerinden oynadı’ dedim. Dışarıdan komşuların sesini duyunca hemen biz de dışarı çıktık. Arka caddede binaların yıkılmış olduğu haberi tez geldi. İnsanlar, arabalarına atlayıp binalardan uzak bir yerlere gitmeye çalıştılar. Yıkıntılar içerisinde kalan koca şehirde trafik kilitlenmiş, sirenler acı acı çalmaya başlamıştı. Bahçede yağmura dayanamayıp arabada beklerken kuvvetli bir deprem bu kez bizi arabada yakalanmış, biz bir de araba içerisinde çaresiz kalmıştık. Deprem, yağmur, sirenler, yıkılma haberleri, enkaza ulaşmaya, can kurtarmaya çalışanlar, didinenler. Kardeşime telefonda “ne oldu bilmiyorum ama tamamız, iyiyiz galiba” diyebildim.

Birkaç saat yağmurdan kaçıp sığındığımız arabada, sessiz sedasız robot gibi oturup bekledik. İnternete girdiğimde depremin boyutunu daha net görebildim. On şehir yerle bir olmuş, deprem neredeyse tüm Türkiye’de ve komşu ülkelerde de hissedilmiş ve çok büyük yitimlere sebep olmuştu. Ara sıra yüzümü kaçırarak çocuklarımı, komşularımın çocuklarını teselli etmeye avutmaya çalıştım. Kendimi bile teskin edemiyordum bu afetin büyüklüğü karşısında.

İnternet üzerinden, belediyelerde sıcak çorba ikramı yapıldığını öğrendim. Gidip çocuklara bir kap çorba içirelim dedim. Eşim ‘yok’ dedi. ‘Biz arabadayız. Yağmurda dışarıda olanlar çorba içsin’ dedi. Çocuklar da onu destekledi.

Kandilli rasathanesinden artçıları takip ettim sürekli. Adana’da artçıların çoğunu hissetmiyorduk. Çocukların aç kalmasına içim elvermedi. Bu kez yüzümü kaçırmayıp gözlerinin içine bakarak ‘gelin eve çıkalım size yemek yedireyim. 98 de Adana’da yine deprem olmuştu. Artçılar ilk deprem kadar kuvvetli olmaz. Hafif sallantı hissedersek hemen aşağıya ineriz’ dedim.

Öğleye doğru eve girdik. Yemeği masaya koydum. ‘Haydi seri bir şekilde yiyin yemeğinizi de aşağıya inelim’ dedim. Elime süpürgeyi aldım. Amacım çocukların duvar kırıntılarına bakıp bakıp hislenmelerinin önüne geçmekti. “Anne deprem oluyor.” “Korkmayın, artçı deprem bu, çok hafif olacak hemen geçecek.”

Ne geçti, ne de hafifledi. Sabahki depremde çatlayan duvarlar, bu kez daha kükrekti sanki. Duvarlarda açılmalar, düşmeler başladı. Salise, önemli bir zaman dilimiymiş; o zaman anladım. Çünkü sabah bir buçuk dakika, öğlen otuz saniye kadar süren depremlerin her bir salisesinde önemli bir an yaşanıyordu. Saliseler bitmek bilmiyordu. Geçip giden saliselerin her birinde hayatta kalma umudumuz azalıyordu. Deprem ne yerimizde durduruyor, ne de yerimizden kımıldatıyordu. Aliyi ortamıza alıp, hepimiz birbirimize sarıldık. Ali tam ortamızda kaldığı için, kırılan duvarları görmüyordu böylece. Öyle sarsılıyorduk ki; birbirimize sarılarak tutunabiliyorduk ancak. Sarılmanın bu kadar acı verebileceği, hiç aklıma gelmezdi oysa. Çünkü son kez birbirimize sarılıyor gibiydik.

Bir son bekliyorduk. Temennimiz elbette ki depremin sonlanmasıydı. Ama sanki yaşam sonlanacak gibiydi. Patlayan duvarları gördüğümüz andaki ‘yıkılıyor’ çığlığımıza deprem, durarak cevap verdi. Evet durdu. Hemen, eve girmiş olmanın suçluluğuyla beraber kaçma isteği belirdi içimizde. Binadan çıkar çıkmaz bir toz bulutu çarptı yüzümüze. Pencereden bakıp daldığım zamanlarda görüş alanıma giren, penceresine güneş vurduğunda parıltısı gözümü alan binanın toz bulutlarıydı bunlar.

Hiçbir şeyle kıyas götürmüyordu bu acı. Acıyordu sadece. Sessiz sessiz, çığlık çığlık acıyordu. Uzaklaşmak istiyorduk sadece, hırçın duvarlardan uzaklaşmak.

İnternete ulaştığımızda gördüğümüz manzaralar bize bir enkazın altında bedenen kalmadığımızı, ama yüreğimizin enkaz altında sıkışıp kaldığını hatırlatıyordu. Kentler yıkılıp yok olmuş, her insan, her kalan, her giden, her şehir, her sokak, her bina, her duvar, her kapı için ayrı ayrı hikâyeler yazdırmıştı hayat. Oku oku bitmeyecek, hafızalardan silinmeyecek hikâyeler, anılar, acılar. Ne büyük bir felaket olduğunu anlatıyordu enkazlardan gelen sesler. Tesellisi olmayan bu acının büyüklüğünü görmüştü koca bir millet ve bu koca millet tek yürek olmuştu. Bütün yürekler aynı ritimde atıyordu. Bunu hissetmek, acına ses olmaya çalışan birilerinin olduğunu bilmek iyi geliyordu. Ama afetin büyüklüğü karşısında koca yürekler bile yer yer yetersiz kalıyor, daha çok üzülüyor, daha çok eziliyordu bu acı karşısında. Bir şeyler yapılmalıydı şimdi için, yarın için, daha sonrası için. Afetin açtığı yaralar, verdiği dersler, alıp götürdüğü yaşamlar, anılar, kentler, yaşanmışlıklar, hayaller unutulmamalıydı ki, bir daha yaşanmasın. Doğal olaylar, doğal afete dönüşmesin. Çürük, kumdan kale gibi duvarlarda can verenlerin ardından kader güzellemesi yapılmasın. Deprem hangi ilde olacak hangisinde olmayacak diye insan kendi canını düşünmek yerine bütünü düşünüp, herkesi, her canı kıymetli bilip, buna göre kimin neye gücü yetiyor, kimin elinden ne geliyor, kim hangi işi yapıyorsa en iyi, en vicdanlı şekilde yaparak, bütünün iyiliği için hareket edilsin.

Depremin üzerinden hatırı sayılır bir zaman geçti. Hâlâ ne yana baksam, acı, ne yana baksam keder, ne yana baksam belirsizlik, umutsuzluk, kaygı dolu. Hayat, pek çok insanı, yaşamında önemli değişiklikler yapmaya mecbur bıraktı. Kaybedilen canların acısı yürekte, gelecek kaygısı önümüzde. Ben hâlâ uykudan dişlerimi sıkmış bir şekilde uyanıyorum. Nasılsın diyenlere iyiyim diyorum. İyiyimin anlamı ayakta ve sağım anlamına geliyor. Devamı yok. İçi boş bir kelime deprem bölgesinde iyiyim demek. Asla gerçeği ifade etmiyor. Anlatmaya kalksak acımızı, başkasındaki acıyı kanatmaktan korkuyoruz. Anlatıp da rahatlayamıyoruz yani. Yaklaşık elli bin can kaybımız varsa, yürekte elli bin parça acı var. Her birinin ardında bıraktığı onca yaşanmışlık, onca yaşayamamışlık var. Yürek göz göz olmuş acıyor.

Yalnız bırakmayın deprem bölgesindeki insanları. Zamana yayılan, zaman geçtikçe, kendilerine geldikçe, yalnızlaştıkça büyüyen acıları olacak çünkü. Koca yürekli bir milletiz biz. Bu acıları hep birlikte saracak gücümüz, inancımız var. Hayat bir şekilde normale dönecektir. Ya da yeni normal anlayışlarımız gelişecektir. Ama nasıl bilmiyorum. Pandemi süreci yormuştu zaten hepimizi. Deprem pandemiyi unutturacak kadar büyüktü. Yarası da çok büyük. Gülmeye alışık yüzüme, yeni bir ifade oturdu artık. Dişlerim sıkı, dudaklarım aşağı doğru büzüşük. Yeni normalim bu mudur acaba bilemiyorum. Ama inanıyorum. Var gücümüzle, inancımızla, duamızla, sabrımızla, iyi niyetlerimizle hep birlikte saracağız yaraları hep birlikte inşa edeceğiz güzel yarınları.

Yazan : Nahide Zereyak

Devamını Oku »

3 Şubat 2021 Çarşamba

Tatlı Krizine Çözüm! Tatlı Krizi İçin Sağlıklı Tarifler

3 Şubat 2021 Çarşamba

Tatlı krizileri bir çoğumuzun yaşadığı ve karşı koyamadığımız bir alışkanlık. Tatlı krizine çözüm yolları arıyor ve çoğu zaman başarısız oluyorsanız bu yazım sizlere iyi gelecek. Öncelikle bilmeniz gereken rafine şeker gerçekten en tatlı zehir! 

Tatlı Krizine Çözüm Tatlı Krizi İçin Sağlıklı Tarifler

 

Günlük hayatta yaşadığımız duygular yeme alışkanlıklarımızı etkiliyor. Öfke, üzüntü, hayal kırıklığı hatta mutlu olduğumuz zamanlar bile tatlı krizi tetiklenmiş olabilir. Tatlının vücudumuzun ihtiyacı olmadığını bir arzu olduğunu söyleyebilirim. Yaşamımızı sürdürmek için tatlıya ihtiyacımız yok. Özellikle rafine şekeri hayatımızdan çıkarmak sağlıklı bir yaşama adım atmaktır.


Tatlı Krizi Neden Yaşanıyor?

Tatlı krizi yaşamamızın sebebi tatlıyı çok sevmemiz veya lezzetli olması değil. Yapılan araştırmalara göre sağlıksız beslenme alışkanlıkları, psikolojik sorunlar, çeşitli hastalıklar tatlı krizine yol açıyor. Duygusal bir açlığın sonucu tatlı krizi yaşıyoruz. Yani tatlıya aç olan midemiz değil. O halde tatlı krizlerini çözmek için öncelikle duygularımızı kontrol altına almalıyız. 

Çok katı diyetler veya düşük kalorili diyetler, uzun saatler aç kalmak kan şekerinin gün içinde düşmesine ve tatlı isteğinin artmasına neden oluyor. Ayrıca bazı hastalıklar ve yetersiz beslenmeye bağlı olarak gelişen demir, krom ve magnezyum gibi minerallerin eksikliği daha sık tatlı krizlerine neden oluyor.


Rafine Şekerli Tatlılar Ve Glisemik İndeksi Yüksek Olan Besinler Bizde Nasıl Etki Ediyor?

Beyaz un başta olmak üzere beyaz undan yapılmış pastalar, börekler, kurabiyeler, tatlılar, şekerli abur cuburlar, atıştırmalıklar, pirinç, havuç, patates vb. gilisemik indeksi yüksek besinler kötü karbonhidratlar ve işlenmiş gıdalar kan şekerimizin hızlıca yükselmesine neden oluyor. Buna tepki olarak vücudumuzdaki mekanizma da kan şekerini ani şekilde düşürüyor. İşte bu noktada da "Tatlı Krizi" adını verdiğimiz olay gerçekleşiyor.

 

Tatlı Krizi Nasıl Önlenir?

  • Öncelikle içtiğiniz günlük su miktarınızı gözden geçirmelisiniz. Günde en 2 Lt. su tükettiğinizden emin olun. 
  • Kendinize sağlıklı beslenme programı oluşturmalısınız. Herkesin yaşam tarzı, yedikleri, içtikleri farklı olsa da glisemik indeksi yüksek besinlerden uzak durmayı herkes başarabilir.
  • Vücudunuzu yoracak, sürekli uygulayamayacağınız diyet listelerinden de uzak durmanız faydalı olacaktır.
  • Günlük lif alımınızı çoğaltmalısınız. Abur cuburları, rafine şekeri, beyaz unu da hayatınızdan çıkarmanız gerekiyor. Günlük lif miktarını çoğalttığınızda daha uzun süre tok kalmayı sağlayacaksınız.
  • Yemeklerinizi yaparken bol bol baharatları kullanın. 
  • Uyku saatlerinize dikkat edin. Yeterli ve kaliteli bir uygu duygusal ve ruhsal olarak kendinizi daha iyi hissettirecektir.
  • Her gün düzenli hareket, egzersiz yapmanız sayesinde seratonin salgılanması artar.
  • Stresten uzak kalmaya özen gösterin.
  • Tüm alışkanlıklarınızı yenisi ile değiştirken 21 gün kuralını uygulayın. Bir kağıda veya sosyal medya hesaplarınızda başlangıç tarihi belirleyip 21 gün ve üzeri sayın. Çünkü alışkanlıkları değiştirme gün sayısı 21 gün ve üzeri tekrar eden yeni alışkanlıklarla değiştirebiliyoruz. 21 gün boyunca yediklerinizi, içtiklerinizi not alın. Not almak, günlük tutmak sizleri daha düzenli ve sağlıklı yaşam için sorumluluk sahibi yapacaktır.
  • Tatlı krizi yaşadığınızda acele etmeyin. Öncelikle bir - iki bardak su için. Ve 10 dakika bekleyin. Hâla tatlı kriziniz geçmediyse dişlerinizi fırçalayın. Ve 10 dakika daha bekleyin. Büyük ihtimal ilk tatlı krizi geldiği gibi hissetmeyeceksiniz. Uzun zamandır rafine şekeri hayatından çıkarmış biri olarak tecrübe ile sabit deneyimlerimdir.

Tatlı krizini önleyemediyseniz az malzeme ile hazırlanmış, kalorisi düşük sağlıklı atıştırmalıkları tercih edin. Kakao, tarçın, hurma inanılmaz derece de tatlı isteğini kesen besinler. Kakao ve tarçını meyve porsiyonlarınızda kullanabilirsiniz.

Biz ebeveynlerin beslenme alışkanlıkları çocuklarımıza da geçiyor. Bizlere de tabi ebeveynlerimizden geçmiş. Ama bu düzeni değiştirmek bizim elimizde! 7,5 yaşında olan oğlum şekersiz beslenmeyi benimsedi. Sağlıklı tarifleri yaparken mutfakta birlikte yapıyoruz ki hem duygusal olarak hem de deneyim olarak bilinç altına yerleşmiş oluyor. Marketlerde paketlerin içeriğini okuyor ve zararlı mı diye bana soruyor. Sağlıklı bir gelecek için beslenme alışkanlıklarımızda değişim ve gelişim şart. Önce kendimizi sonra da yakınlarımızı rafine şekerden uzaklaştırabiliriz.

Ayrıca Youtube kanalımda tatlı krizleri için hazırladığım rafine şekersiz, kolay sağlıklı atıştırmalıkları sayısını abartmadan tüketebilirsiniz. Ben genellikle sağlıklı atıştrmalık da olsa 1 adet yerim ve beklerim. Çoğu zaman 1 adet bana yeterli gelir. Günlük vloglarımda rafine şekersiz, sağlıklı beslenme rutinlerimi izleyebilirsiniz. Şekersiz, sağlıklı ve dengeli beslenme ile haşimato tiroidi ve insülin direnci rahatsızlıklarım normal seviyeye getirmeyi başardım. Artık tatlı krizilerini neredeyse hiç yaşamıyorum.

Tatlı Krizine Çözüm! Tatlı Krizi İçin Rafine Şekersiz Sağlıklı Kolay Atıştırmalık Tarifler Video



RAFİNE ŞEKERSİZ, UNSUZ FİT PUDİNG TARİFİ

 

Tatlı krizlerlerine çözüm olarak, sizlerin uyguladığı farklı yöntemler, deneyimleriniz veya tükettiği besinler var mı? 

Herkese sağlıklı, mutlu günler dilerim.

Sibel Ordueri

Devamını Oku »

27 Ocak 2021 Çarşamba

Blog Yazarlığı Süreci! Emek Hırsızlarına Sitem! Sosyal Medya Kafe Geri Dönüyor!

27 Ocak 2021 Çarşamba

Blog Yazarlığı Süreci - Emek Hırsızlığı


Herkese merhabalar,

Görüşmeyeli çok uzun bir süre oldu. Blogger yazı panelimiz değişmiş. Yazımı yazaken blogumda yazmayı özlediğimi fark ettim. Sosyal Medya Kafe'de 6 yaşında olmuş. Birlikte geçirdiğimiz zaman boyunca öyle samimi dostlar ve okurlar kazanmışız ki duygulanmamak elde değil. Öncelikle Mail'den ve Facebook mesaj kutusundan ulaşan, arayan, soran, merak eden herkese çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız! Bugün bu yazıyı tekrar yazabiliyorsam sizler sayesindedir.

Burada kısa bir açıklama yapma sorumluluğunu hissettim. Blog yazmak hayatımın bir parçası ve ilk önceliğim iken neden? bu kadar ara verdim/verdik. Blog yazmama ve devam etmeme sebeplerim.

Maddeler halinde sıralayım.


  • Blog yazılarımızı kopyala/yapıştır yöntemi ile çalıp, farklı bloglarda kendi yazıları gibi yayınlayanların saygısızlığı. Emek Hırsızları! Blog yazmaktan soğutuyorlar!
  •  Yazdığımız konuların birebir aynısını 3-4 saat sonra veya 1-2 gün sonra kaynak göstermeden eksik bilgilerle aktaran blog yazarları! Adım kadar emin olduğum Türkiye'de bazı konuları ilk anlatan blog bizdik! Yokluğumuzda kendilerine yazacak nasıl yazı konusu buldular? Muhtemelen yabancı sitelerin içeriklerini Türkçe'ye çevirmiş veya farklı blogların konularını çalmaya devam ediyorlardır. Egolarını tatmin ettiler mi acaba?
  • Sosyal Medya Kafe'nin Google üst sıralarda olmasını çekemeyen fesat insanların Anti Seo uygulayarak yaptıkları iğrençlikler!
  •  Yazılarımızın sosyal medyada linkle paylaşmanın yasak olduğunu düşünen ama yazılarımızı kopyalayıp, yapıştırma yaparak paylaşmanın doğru olduğunu idda eden sayfa adminleri! Bir türlü dert anlatamayıp, sayfalardan gerçek yazının sahibi olarak atılmam!
  • Blog yazarlarının aralarında yaşadıkları polemiklerin yaydığı olumsuz enerji! Neyin kavgası veya yarışı  hâla çözemedim.
  • Bir konuda fazla bir bilginiz varsa vampir gibi kanınızı emen de çok oluyor. Hiç bir zorunluluğum olmadığı halde gece yarılarına kadar, hatta bazen sabahlara kadar, resmen özel ders gibi anlattığım konuların ve cevapladığım soruların sayısı belli değil. Karşılığında hiç bir ücret veya karşılık talep etmediğim halde yaşadığım nankörlükler. Bu kan emici vampirlere de Eyvallah! Onlar için verdiğim emeklere ve zamana acıyorum. Bu yaşananlardan sonra artık blog yorumları dışında özelden soru cevaplama veya konu hakkında bilgi vermeme kararı aldım. Lütfen sorularınız hangi konu ile ilgiliyse o konuda blog yorumu yazarak sorarsanız sevinirim. Böylece birebir sadece siz öğrenmiş olmaz, herkes öğrenir benim de zaman kaybım olmaz. Çok özel olmadığı sürece özel mesajlara cevap veremeyeceğimi buradan duyurmak istiyorum. Birebir başkalarına anlattığım zamanı kendime ve aileme ayırmak istiyorum. 
  • Bunların ardından yaşadığım rahatsızlıklar;  şeker ve haşimato tiroidi değerlerimin tavan yapması!
  • Laptop'un bozulması. 3-4 tamirci gezdirdiğim halde tam net olarak hâla düzelmiş değil! Ekranım çok geç açılsa da en azından yazı yazabiliyorum artık. Buna da şükür.
  • Laptop uzun süre bozuk kalınca nasıl olsa Pc yok biraz kendimi dinleyim hem de haşimato ve insülin direnci rahatsızlıklarımı düzene alayım derken İnstagram şekersiz beslenme günlüklerime kendimi fazlaca kaptırmış olmam. Bir gün bununla ilgili geniş bir yazı yayınlarım.
  • Ardından pandemi döneminin başlaması ile birlikte neye uğradığımızı şaşırdığımız bir dönemin gelmesi.
  •  Pandemi sürecinde çok yakın 4 akrabamı kaybetmem.
  •  Rafine şekersiz beslenme farkındalığı oluşturmak maksadıyla Youtube'da kanal açma sürecim, hazırlıkları vs. Kanalımı merak edip, soracaklar için;  Sibel'le Sağlıklı Yaşam

Blog yazmak beni rahatlatırken ve verdiğim bilgileri yazdıkça mutlu olurken, yaşanan olumsuzluklar beni artık mutlu etmiyor ve huzursuz ediyordu. Oysaki bu beni mutlu eden bir hobi olmalıydı. Bu sebeplerden dolayı biraz uzaklaşmanın iyi geleceğini düşündüm. Dürüst olmam gerkirse ilk başında komple blogu bile kapatmayı düşündüm. Gece gündüz demeden araştırıp, özenle yazdığımız yazıları emek hırsızlarına tepsiyle sunuyor olmak bana çok dokunmuştu! 

Onlara tasiyelerim; Araştır, çalış, emek ver, kendin üret! Fark yarat!

Sosyal Medya Kafe'de yazarlık yapan arkadaşlarım sağ olsunlar yazıları paylaşmaya devam etmek istediler fakat benim emek vermediğim bir yerde blog yazarı arkadaşlarım emek versin istemedim. Anca beraber kanca beraber diyerek bu geminin kaptanlığını birlikte yapıyoruz. Öyle de devam eder inşallah. Gelmiş, geçmiş tüm Sosyal Medya Kafe'de yazarlık yapan arkadaşlarıma sevgilerimi gönderiyorum.💕Emeklerinize sağlık. İyi ki varsınız.

Yukarıda da yazdığım gibi özelden gelen mesajların çokluğu ve bizleri bekliyor olmaları bizi tekrar aranıza döndürdü. Tabi yaşanan olumsuzluklardan sonra şöyle bir karar aldım. Artık çok sık yazı paylaşmak için kendimizi yıpratmayacağız. Emek hırsızları için gece gündüz çalışmayacağız! Daha sakin bir rutinle yazılarımızı paylaşacağız. Biz sadece kendimizle yarışıyoruz. Rakibiz de kendimiz!

Bu blog da yazılan yazılar emek hırsızlarına özel hayrat değildir! Özgün içeriklerimizin kopyalanması yasaktır! Önce kendinize saygınız olsun! 

Bu süreç içerisinde yorum yazan ama yorumlarına dönemediğimiz okurlarımızdan özür dileriz. Affınıza sığınarak hoş geldiniz! hoş geldik! 💖💞

Kimler blog yazmaya devam ediyor? Eskilerden kimler kaldı? Blog yazarlığına yeni başlayanlar var mı? Okurlarımız bu yazımı da okuyacak mı? gibi bir çok soru kafamda dönüyorken bu yazımla birlikte cevabını bulur inşallah. Bu yazımı okuyanları yorumlarda görmek dileğiyle.🙏

Son olarak 6 yıldır Sosyal Medya Kafe vardı! Var olmaya devam ediyor!

Herkese sağlıklı, mutlu günler olsun.💖 Herkese Sevgiler💕

Sibel Ordueri

 

Devamını Oku »

20 Haziran 2019 Perşembe

Sosyal Medyaya Göndermemeniz Gereken 7 Fotoğraf

20 Haziran 2019 Perşembe
Yaklaşan seyahatinizi sosyal medyaya duyurmak zararsız görünebilir ancak biniş kartınızın resmini yüklemek kocaman bir yanlış. Kişisel bilgilerinizi çevrimiçi yaparak, kendinizi riske atmış olursunuz.
Sadece bu değil, sosyal medyaya belirli resimler göndermek işinizi, ilişkinizi ve kimliğinizi de tehlikeye atabilir. Küreselleşme ile birlikte artık bazı suçlar da sosyal medya üzerinden gerçekleşmektedir. Ne gönderdiğini bilmek önemlidir.
Sosyal medyaya asla göndermemeniz gereken 7 fotoğraf  listesi.

1- Başkasından Duyulmaması Gereken Şeyler


Eğer kız kardeşiniz sizi hamile olduğunu veya nişanlandığını söylemek için aradıysa, sosyal medyada aynı şeyi heyecandan paylaşmayın. Eğer bu olay sizi doğrudan içermiyorsa, bu haberi paylaşmayın. İlk olarak ailenin bunu yapmasını bekleyin.

2- Doğum Belgesi


Kimlik bilgilerinizi sosyal medyaya göndermek, kaybetmeye eşdeğerdir. Sizi kimlik hırsızlığı riskine sokar. Kimlik Hırsızlığı Kaynak Merkezine göre, bu hükümet belgesinin yabancıların eline geçmesine izin vermek kalıcı zarar verebilir. Kimliğinizin temelini oluşturur ve diğer önemli belgeleri almanıza yardımcı olur. Gitgide moda olan çocukların özelini sosyal medyada paylaşmak ile bu durum oldukça endişe verici olmaktadır.

3-Uçak Bileti


Takipçileriniz adınızı zaten biliyor olabilirler ancak biniş kartınızı gönderirseniz, varış noktanızı da tanıyabilirler. PNR'ınız sosyal bir gönderiyle tehlikeye girebilir. Rezervasyon numaranıza ve evinizde olmayacağınız tarihlere bağlı olarak, suçlular evinizi yokluğunda soyabilir.

4- Para ve Kredi Kartı


Çek fotoğraflarını, kredi kartını veya banka kartını veya nakit parayı çevrimiçi olarak göndermek sorun yaratmaya neden olur. Bunu yapmak, tecrit edilme şansınızı arttırır. Ayrıca, banka adı gibi finansal bilgilerinizin bilgilerini veren resimler yayınlamayın.

5- İş E-Postaları


Şirketiniz herhangi bir yeni ürün veya fikir hakkında heyecan verici bir e-posta gönderdi ise, yapmanız gereken en son şey çevrimiçi olarak yayınlamak ve rekabetinizi bildirmektir. İşinizi kaybetmek için en kolay yöntemdir.

6- Sarhoş Geceden Hatıralar


Potansiyel işvereninizin görmesini istemediğiniz sosyal medyada asla bir şey yayınlamamalısınız. Elinizde bir bardak bira bulunan resim artık bir sorun olmamakla birlikte, sarhoş olduğunuzu gösteren tekrarlanan fotoğraflarınız hiç kimse üzerinde iyi bir izlenim bırakmayacaktır.

7- Piyango Bileti


Piyango bileti kazanacak kadar şanslıysanız, çevrimiçi olarak göndererek aleyhinize çevirmeyin. Suçlular barkodu kopyalayabilir ve ödülünüzü çalabilir.

Merhaba;
Adım Sezgin KOYUN. Pazarlama bilim uzmanı ve İşletme doktora öğrencisiyim. Sosyal girişimcilik, tüketici davranışları, finans konularında çalışmalarım mevcuttur.
İnstagram: http://instagram.com/sezgink1963
Web: https://www.sezginkoyun.com
Devamını Oku »

13 Haziran 2019 Perşembe

İstiridye Mantar Sote Tarifi - Nasıl Yapılır?

13 Haziran 2019 Perşembe
İstiridye Mantar Sote Tarifi
Merhaba
Yine ben geldim. Bu defa İstiridye Mantar Sote Tarifi ile geldim. Klasik mantar ile yapılan yemekleri ve tarifleri bir çoğumuz biliyoruz ancak istiridye mantarı ile yapılan tarifler çok yaygın değil.
Kısaca istiridye mantarı faydalarından bahsedeyim ardından sote tarifine geçeyim: Besin değeri oldukça yüksek, kabızlığı önleyen, tansiyonu dengeleyen, bağışıklı sistemini güçlendiren bir mantar çeşidi. Üstelik bir çok diyet çeşidine de uygun. Hatta depresyona bile iyi geldiği söyleniyor, o derece yani. Şimdi geçelim tarife

İstiridye Mantar Sote Malzemeleri


  • 500 gr istiridye mantarı
  • 1 orta boy soğan
  • 1 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 1 tatlı kaşığı tereyağ
  • Birkaç dal taze nane (opsiyonel)
  • 1 tatlı kaşığı salça (opsiyonel)
  • Tuz-karabiber

İstiridye Mantar Sote Tarifi

İstiridye Mantar Sote Nasıl Yapılır

Mantarları yıkayıp, küp şeklinde doğrayıp bir kenara alalım. Uygun bir tencereye soğanları minik minik doğrayıp sıvı yağ ve tereyağ ile kavuralım. Tereyağ kullanmasanız da olur ancak güzel bir lezzet veriyor. Salça kullanacaksanız sırada salça var. Salçayı da ekleyip biraz daha kavuralım. Ardından mantarları atıp, karıştıralım ve tencerenin kapağını kapatarak ocağın altını iyice kısalım. Kısık ateşte 20 dakika kadar kalması lazım. Mantar önce suyunu salacak ardından kendini toplamaya başlayacak. Bunun sonrasında da 1 çay bardağı sıcak su ekleyip, ocağı orta ısıya getirelim. Bu aşamada tuz ekleyelim, karabiber ekleyelim. Kullanıyorsa taze nanesi de ekleyebiliriz artık. Suyunu çekip istediğimiz kıvama gelince söndürebiliriz. Servis aşamasında üzerine maydanoz, kaşar peynir rendesi eklenebilir.
Tüketim şekillerine gelince; et yemeklerinin yanında garnitür olarak servis edilebileceği gibi ana yemek olarak da tüketilebilir. Ben ana yemek olarak kullanıyorum et ile aram çok olmadığı için. Eşim ise yemek olarak bile görmez ama yemek yanında çeşit olarak sever.
Sıcak da yiyebiliriz soğuk da. Tamamen damak tadı ile ilgili.
Bu tarifi klasik mantar ile de yapabiliriz, yalnız o daha geç pişer ona göre bir ayar yapmamız lazım. Yine aynı tarife kuş başı et ekleyerek mantarlı sote tarifi haline getirip ana yemek olarak kullanabiliriz.
Bu tarifin bir güzel özelliği de birçok diyete uygun olması. Son zamanlarda yaptığımız şekersiz 21 gün diyeti için oldukça uygun mesela.
Yeni bir yazıda tekrar görüşmek üzere
Sevgiler



köşe yazarı nihal yeşiltaç orhan
Yazar Hakkında: 
Nihal Yeşiltaç Oran. İstanbul'da yaşıyor ve çalışıyorum. Bir müzik yapım firmasının basın ve halkla ilişkilerini yürütüyorum. Mesam üyesiyim. Uzun yıllardır köşe yazarlığı yapıyorum. Hüzün Sarısı isminde bir yaşam blogum var. Evliyim iki evlada sahibim. Az uyuyup çok çalışanlardanım.


İstiridye Mantar Sote Tarifi' ni beğendiyseniz, aşağıdaki sosyal ağ butonları sayesinde paylaşabilirsiniz.
💕⃕
Devamını Oku »

6 Haziran 2019 Perşembe

Gezi Planınızı Kendiniz Oluşturun

6 Haziran 2019 Perşembe
Gezi Planınızı Kendiniz Oluşturun
Tur ile gezmek çoğu zaman en kolay yol olarak gözükebilir fakat tur ile gezerken gerçekten daha ucuza veya daha çok yer mi geziyoruz? Eğer cevabınız evet ise bu yazının sonunda tekrar düşünmeniz gerekebilir. Tur ile gezmek bir çok insan için bir güvencedir aslında. Özellikle yurt dışı gezilerinde yabancı dil sorunu çeken kişiler için basit bir çözüm olarak görülmektedir. Lakin orta düzey bir yabancı dil bilgisi ile de kendi turunuzu oluşturabilirsiniz.

1- Gideceğiniz Yeri Belirleyin

 

Kendi turunuzu oluştururken en önemlisi gideceğiniz şehir(ler) veya ülke(ler) neresi olacak ona karar verebilmektir. Kendi turunuzu oluşturmak size bu konuda çok geniş bir yelpaze çizecektir. İstediğiniz şehirleri veya ülkeleri gezinize dahil edebilirsiniz. Kimi zaman gitmişken başka şehir veya ülkelere geçmek cazip bir fırsat olabilir.

2- Ne Zaman Gideceğinize Karar Verin

 

Gitmek istediğiniz yer yılın her günü sizin istediğiniz fırsatları size vermeyebilir. Gitmek istediğiniz iklimin özelliklerini göz önünde tutarak bir planlama yapmanızı tavsiye ederim. Özellikle katılmak istediğiniz bir festival veya etkinliğin zamanlarını da hesaba atarak ona göre bir zaman planlaması yapabilirsiniz.

3- Neyle Gideceğinize Karar Verin

 

Gideceğiniz yere ve size en uygun alternatifleri inceleyin. Uçak ile gitmek çoğu zaman en pratik çözüm olsa da bölgeden bölgeye tren, otobüs veya kişisel otomobil daha avantajlı bir seçeneğe dönüşebilir. Bilet alacaksanız tabii ki geziniz çok yaklaşmadan almanız sizin için bütçe dostu bir hareket olacaktır.

4- Nerede Kalacağınızı Belirleyin

 

Gezi planı yaptığınız bölgenin özelliklerine göre otel ya da pansiyonda konaklayabilir veya da çeşitli sitelerden ev kiralayabilirsiniz. Tek başınıza gitmiyorsanız ev kiralamak çok daha uyguna gelen bir seçenek olacaktır. Özellikle yurt dışı turlarında otellerin geceliğinin 100 Euro'dan daha fazla tutma ihtimali çok yüksektir ki 2-3 odalı bir evi 300 Türk lirası civarında bir fiyata kiralayabilirsiniz. Özellikle yurt içi gezilerinde evlerin günlük kiraları 60-70 Türk lirasına kadar düşebilmektedir. Unutmayın ki ev kiraları kişi başı olarak değil ev için ödenir. Ev tutmanın eksi yanı ise yemek için kendiniz hazırlamalı veya dışarıdan söylemelisiniz. Lakin çoğu otelin de oda kahvaltı veya yarım pansiyon olduğunu düşünecek olursak her halükarda daha uyguna gelecektir.


5- Gittiğiniz Yerin Ulaşımını Bilin

 

Belki de hiç bilmediğiniz bir rota seçtiniz kendinize, böyle bir durumda gittiğiniz yerin toplu taşıma imkanlarını bilmeniz sizin yararınıza olacaktır. İnternet üzerinde ulaşım haritalarına kolaylıkla ulaşabilirsiniz. İlk olarak havaalanı veya ilk vardığınız noktadan kalacağınız noktaya olan ulaşımı öğrenmelisiniz. Çoğu ülke veya şehirde ulaşım haritalarını temin edebileceğiniz noktalar bulunur oralardan cep haritası almanızı şiddetle tavsiye ederim. Kalacağınız yere olan ulaşımı belirledikten sonra gezi planınıza göre diğer ulaşım noktalarını da belirleyin.


6- Nereleri Gezeceğinize Karar Vermek

 

Nereleri gezmek istediğinize dair bir fikriniz olmasa bile dert etmeyin internet üzerinden gittiğiniz yerde görülmesi gereken yerler veya yenilmesi gereken yiyecek, katılınması gereken aktiviteler ve daha onlarca bilgiye ulaşabilirsiniz. Gitmek ve görmek istediğiniz yerleri belirledikten sonra harita çalışmasına başlamalısınız. Harita üzerinde birbirlerine yakınlıklarına göre gruplandırıp ona göre hareket etmelisiniz. Yakın olmayan yerler için ulaşımınızın en yakın ve rahat olacağı noktaları belirleyebilirsiniz. Gitmek istediğiniz müze veya ören yerlerinde daha uygun gezebilmek için farklı belgeler isteniyor olabilir onun da araştırmasını yapmak da fayda var. Ayrıca gideceğiniz müze ve benzeri yerlerin giriş ücretlerine bakarak bir bütçe çalışması da yapabilirsiniz.

7- Yanımıza Neler Almalıyız

 

Kendi kişisel aracınızla gitmiyorsanız yanınıza mümkün olduğunca az ama yeterli şeyler almalısınız. Havalimanına toplu taşıma ile giderken bir sürü çanta ile gitmek en iyi seçenek olmayabilir her zaman. Gideceğiniz yerin iklim şartlarını da göz ardı etmeden valizinizi hazırlamalısınız. Yanınıza her mevsimde yağmurdan koruyacak bir şeyler almanızı tavsiye ederim.

8- Küçük Öneriler

 

Yabancı dil bilmeyerek çıkılan yurt dışı gezilerinde kaybolmaktan korkuyorsanız kendinize adınızın, soyadınızın, kalacağınız yerin adresinin ve bir iletişim numarasının bulunduğu kartlar hazırlayabilirsiniz. Telefonunuzun yurt dışına açık olduğundan emin olun. Her gün kullanmasanız da başınıza bir şey geldiğinde kullanmanız gerekebileceğini unutmayın. Ülkemizde ya da yurt dışında fark etmez bir çok şehirde taksinin ne kadar tutabileceğinin tahmini gibi uygulamalar bulunmaktadır. Taksi ulaşımlarında kesinlikle bulundurulması gereken uygulamalardır unutmayınız. Gittiğiniz yerde acil telefon numaralarını öğreniniz. Hediyelik eşya veya kendi ihtiyaçlarınız için uygun yerlere de internetten bakabilirsiniz. Gittiğiniz yerlerde araba kiralamak da iyi bir seçenek olabilir unutmayınız.

Yazar Hakkında:
Nalan Kaya. “Bilgi paylaştıkça çoğalır” felsefesiyle, hemen her konuda büyük küçük demeden bildiklerimi paylaşmaya çalışıyorum.
Blog : https://fikirsiz.net
Facebook : https://www.facebook.com/fikirsiznetde/
Devamını Oku »

31 Mayıs 2019 Cuma

Sınava Girerken Okunacak Dualar - LGS, YKS, TYT, AYT Sınavı

31 Mayıs 2019 Cuma
Sınava Girerken Okunacak Dualar - LGS, YKS, TYT, AYT

Güncelleme: 14.06.2019
Annelerin veya büyüklerin çocukları için LGS, YKS, TYT, AYT  sınavlarında okuyacağı dualar.

YKS Temel Yeterlilik Testi (TYT) 15 Haziran 2019 Cumartesi günü saat 10.15'te düzenlenecek ve adaylara 135 dakika süre verilecek. 16 Haziran 2019 Pazar günü saat 10.15'te Alan Yeterlilik Testi (AYT), 15.45'te ise Yabancı Dil Testi (YDT) uygulanacak. AYT'de adaylara 180 dakika, YDT'te ise 120 dakika süre verilecek.

SINAVA GİRERKEN OKUNACAK DUALAR- LGS, YKS, TYT, AYT


Eüzübillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmanirrahim
Elhamdilillahi rabbil alemin vel  akıbetü lil müttekin ves selatü ves selamü ala rasülina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.

Allah'ım! Dile getirdiğimiz her türlü Hamd ve Sena ancak sana mahsustur. Bütün Salat ve Selamlar da Peygamber Efendimize (sav) ve O'nun bütün ashabına olsun. Ya Rabbel Alemin Ya Erhamer Rahimin Ya Rabbi! Divanına geldik yalvarıyor ve dualarımızın makbul olmasını niyaz ediyoruz. Habibin Peygamberimiz Efendimiz aşkına kabul eyle Ya Rabbi...

Allahım! Bütün günahlarımızı bağışla bilerek ya da bilmeyerek yaptıklarımızdan dolayı bizi cezalandırma af eyle. Okuduğumuz dualardan hasıl olan sevabı Sevgili Peygamberimize arz ediyoruz sen kabul eyle Ya Rabbi. Ayrıca Sair Peygamberlerin Sahabelerin ve Salihlerin de ruhlarını şad eyle Ya Rabbim. Dualarımız hususiyle analarımıza ve babalarımıza ahiret alemine göç eden yakınlarımıza da ilet ya Rabbi onları lütuf 'u kereminle tilavet ettiğimiz Yasinler, Fetihler vesilesiyle rahmet ve merhametinle doyur Ya Rabbim.

Azab içinde kıvrananları müşkül durumda bulunanları Ayetel kürsiler hürmetine sen kurtar Ya Rabbim. Evlerimize ve ülkemize huzur ve bereket gönüllerimize de nur yağdır Ya Rabbim. Dertli olanlara deva borçlulara da ödeme kolaylıkları nasıp eyle Ya Rabbi. Tüm hastalarımıza acil şifalar ihsan eyle Rabbim Ya Rabbim.

Okuduğumuz Yasinler Fetih Sureleri Ayetel-kürsiler ve diğer dualar hürmetine ( LGS, YKS, TYT, AYT) sınavına girecek olan tüm çocuklarımızın da Hacetlerini ve Muradlarını ver Allah'ım. Hepsine zihin açıklığı ver. Kalplerindeki heyecanı korkuları sen kaldır Ya Rabbel Alemin. Okunmuş olan duaları ve ayetleri hepsine teker teker hediye ediyoruz sen kabul ve makbul eyle Allah'ım. Tüm anne babaların ayrı ayrı okumuş olduğu Yasinler, Fetihler, İnşirâhlar Salatı tedriciyeler, Salât ü selamlar, Kalem sureleri ve tembihatlar yüzü suyu hürmetine yardımcı ol evlatlarımıza. Ana babalarının verdiği emekleri boşa çıkartma güzel Allahım. Sınavlarının kolay geçmesi için hepsinin Yar ve yardımcısı ol Ya Rabbim. KÜN FE YEKÜN demen yeterlidir bir şeyin olması için. Çocuklarımız haklarında en hayırlı olanı sen nasip eyle.
Dualarımızın kabulü için Amin.Amin.Amin.

Bi hürmeti Seyyıdılmurselın.Vel hamdülilahi Rabbil Alemın bi Rahmetike ya Erhamerrahımın Subhane Rabbike Rabbil İzzeti Amma Yesıfun ve Selamun Alel Murselın Vel hamdu lıllahı Rabbıl Alemin El Fatiha ... Aminnn...

Sınava girerken ya da girmeden önce okunacak dualar:

  • Sabah kalktıklarında bir pirinç tanesine 184 Defa "YA MUKADDİM" okuyup o taneyi yutup sınava gitsinler.
  • “Ya men leccemel mütekebbirine bi licami azametihi selliim Sellim ya Hafız” Sınav sabahı 70 defa Salat-ı Nariye okunur.
  • “ Allâahümme salli alâa seyyidinâa Muhammedin ve alâa âali seyyidinâa Muhammedin salâaten tünciinâa bihâa min cemî’il-ehvâali ve’l âafâat.Ve takdıy lenâa bihâa cemî’alhaacâat ve tütahhirunâa bihâa min cemî’is-seyyi’âat ve terfeunâa bihâa indeke a’led-derecâat ve tübelligunâa bihâa aksa’l gaayâati min cemî’il-hayrâti fi’l-hayâati ve ba’del-memâat. Inneke alâa külli sey’in kadiyr.”
Mânâsı:
“Allâh’ım, Efendimiz Muhammed’e ve ehl-i beytine bizi bütün korku ve âfetlerden kurtaracağın, bütün ihtiyaçlarımızı göndereceğin, bütün günahlarımızdan temizleyeceğin, nezdindeki derecelerin en yücesine yükselteceğin, hayatta ve ölümden sonra bütün hayırların nihâyetine ulaştıracağın şekilde râhmet eyle. Muhakkak sen her şeye kaadirsin.”
Sınava girmeden önce de 7 defa okuyup dua eden kimse meleklerin ve ruhanilerin desteğini alır, onların ilhamıyla doğruyu bulur.
  • “Rabbi-şrahli sadriy ve yessirlî emrî, vahlul ukdeten min lisanî yefkahü kavlî” ayeti kerimesini 11 defa okuyan  imtihan edilen kimse sorulara çok kolay cevap verir.
Aşağıdaki duaları en az 10'ar defa okuyalım:
❤️
“Bismillahirrahmanirrahim. Ya Hayyu, Ya Kayyum, Birahmetike estegisu”
 ❤️
Anlamı : “Allahım! Hayy ve Kayyum isminle ve rahmetinle yardımını talep ediyorum”
❤️
"Bismillahirrahmanirrahim. “Rabbişrah li Sadri ve yessir li emri, Vahlül ukdeten min lisani, yefkahü kavli.”
❤️
Anlamı : Rabbim gögsümü ve gönlümü genişlet, işimi kolaylaştır. Dilimin bağını çöz. Sözümü anlaşılır eyle.
❤️
"Bismillahirrahmanirrahim. Rabbi edhılni müdhalen sıdkin ve ahricni muhrace sıdkin ve’cal li min ledünke sultanen nasira
❤️
Anlamı : Allah’ım beni doğru bir girişle girdir ve doğru bir çıkışla çıkar. Katından bana yardım edici bir kuvvet gönder.
❤️
“Bismillahirrahmanirrahim. Rabbi yessir velâ tüassir Rabbi temmim bi’l-hayr
❤️
Anlamı: Rabb’im, kolaylaştır zorlaştırma. Rabb’im, işlerimi hayırla sonuçlandır.

Bugün ve yarın yapılacak olan TEOG sınavına oğlum Melih de girecek. Sınava oğlum girecek ama sanki kendim girecekmişim gibi heyecanlıyım. Çocuklarımızın, öğretmenlerinin ve bizlerin emekleri çok büyük. Emeklerimizi boşa çıkarma ya Rabb'im.
TEOG anne- babası olmak çok zormuş. Rabb'im oğlumun ve TEOG sınavına girecek olan tüm öğrencilerin yardımcısı olsun. Allah hepsine zihin açıklığı versin inşallah... 2014 TEOG annesi.💕

TEOG sınavı yerine artık LGS (Liseye Giriş Sınavı) geldi. LGS, 2 Haziran 2018 Cumartesi günü saat 10.00’da yapılacak. 2019 yılında LGS sınavı 1 Haziran tarihinde gerçekleştirilecek. Sınav iki oturum halinde düzenlenecek. Birinci oturum Türkiye saati ile 09.30´da ve ikinci oturum 11.30´da başlayacak.

Dip Not: 4 yıl önce büyük oğlum MELİH, Teog sınavına girerken okuduğum duaları yazmış, paylaşmıştım. 2018 yılında adı değiştirilerek LGS sınavı oldu. Bu yıl (2019) büyük oğlum üniversite sınavına girecek. Aynı heyecan ve duyguları bu sene de yaşıyoruz. Üniversite sınavına girecek olan çocuklarımız için de dualarımızı eksik etmeyelim. 2019 Üniversite sınav annesi.💕 YKS, TYT, AYT sınavlarına girecek olan oğlum Melih ve tüm gençlerimize ettiğim dualar bir Fatiha ile Amin diyenlere hediyemdir.💝🙏😇

Sibel Ordueri

"Sınavda Okunacak Dualar" Aşağıdaki Sosyal Ağ Butonları Sayesinde Paylaşabilirsiniz.
💕⃕
Devamını Oku »

30 Mayıs 2019 Perşembe

Eskiden Ramazanlar Nasıldı? Günümüzde Ramazanlar Nasıl?

30 Mayıs 2019 Perşembe
Eskiden Ramazanlar Nasıldı Günümüzde Ramazanlar Nasıl
Ramazan ayı boyunca en az birkaç kere duymuş veya kendiniz söylemişsinizdir "Nerede o eski Ramazanlar?" diye. Ramazanlar mı değişti yoksa insanlar mı? İnsanlar Ramazanları değiştirmiş olabilir mi? Değişen bir şeyler var. Gelin birlikte bakalım: Eskiden Ramazanlar nasıldıGünümüzde Ramazanlar nasıl? Yaşımız yettiğince, dilimiz döndüğünce eski Ramazanları yad edelim.

Eskiden Ramazanlar Nasıldı?


Komşuluk, dostluk, paylaşım içinde geçerdi Ramazanlar. Az uz ne varsa paylaşılırdı. Kapkacaklar kapıdan kapıya dolaşırdı. Bir elin yaptığını öteki el bilmezdi. Az öz olan varlıkların beti-bereketi vardı. Var olanla doyan gözler, gönüller vardı. Çocukların yüzünde tebessüm, yuvalarda neşe vardı.
  • Çalan davullar, dile gelen maniler ile kurulurdu sahur sofraları. Coşkuyla yanardı bir bir evlerin lambaları.
  • Dualarla nidalarla tamamlanan sahurun sabahında başlardı sevinçli iftar hazırlıkları.
  • Komşu komşunun külüne muhtaçtır demiş atalarımız. Boş dememişler. Kimde ne varsa yeterdi hepsine.
  • Konuklar davet edilir, her gün bir başka evin sofrası zenginleşirdi misafirleriyle.
  • Top sesleri 'haydi derdi buyurun sofraya.'
  • Ramazanın manevi gücünün etkisi ile bir araya toplanan bu insanlar iftardan sonra başlarlardı taaa bu güne kadar beynimize kazınmış o eski Ramazanları yaşatmaya.
  • Udlar, kanunlar çalarken huşu içinde söylenen fasılları dinleyerek büyüdü bir dönemin çocukları.
  • Gölge oyunlarını hazırlamak da, oynatmak da, izlemek de bir başkaydı elbette.
  • "Yar bana bir eğlenceeee!" derdi Karagöz ile Hacivat.
  • Macunları, kağıt helvaları hatırlarsınız değil mi? Peki ya horoz şekerini?
  • İp cambazları, hokkabazlar meydandaki kalabalığa unutulmaz vakitler geçirmek için oradaydılar.
  • Kukla gösterileri küçük büyük herkesin eğlencesiydi.
  • Bayramlarda büyükler, eş-dost mutlaka ziyaret edilir bayramlaşılırdı. 
  • Çocukların ellerine içi şeker ve harçlık dolu mendiller tutuşturulurdu.
Peki ya günümüzde....

Günümüzde Ramazanlar Nasıl?


Günümüzde Ramazanlar daha içe dönük yaşanıyor. Bu konuda genellemeler yapmak doğru olmasa da eskisi gibi paylaşımcı, Ramazanın ruhunu hissetmeye, yaşatmaya yönelik çalışmaların pek olmadığını söyleyebiliriz. Son birkaç yıldır belediyelerin desteğiyle bazı faaliyetler yapılmaya çalışılıyor ama eski havasının olmadığı kesin. Sanırım Ramazanın özündeki ruhu artık hissedemiyoruz.
  • Sahurda davulcular eskisi gibi mani dizmiyor çünkü insanlar rahatsız oluyor. Bunun yerini artık telefonların alarmları almış durumda.
  • İftar yemeklerinde konuk ağırlama isteği gittikçe azalıyor sanki.
  • Televizyondaki programlar ip cambazlarının, hokkabazların, orta oyunlarının, kukla gösterilerinin verdiği, canlı canlı yaşanan o coşkuyu vermiyor.
  • Top veya ezan sesini duymak için kapıda veya pencere bekleyen kulaklar şimdi direk televizyona bakarak açıyor iftarını.
  • Artık bayram tatili demek bayramlaşmak demek değil. İple çekilen tatil günleri, kimsecikler kapıyı çalmadan bir yerlere gitme yarışına döndü.
  • Çocuklar bayramın manasını artık tam olarak anlayamıyor. Çünkü hevesle beklenen bayram alışverişine gerek yok. Çünkü zaten sürekli alışveriş durumundayız. Bu yüzden bayramlık kavramı neredeyse kalkmamış gibi.
  • Mendile harçlık sarmanın yerini sanırım telefona kontör yüklemek aldı.
Ramazanlar değişmedi. Ramazanlar değişmez. Sanırım insanlar Ramazanı değiştirdi. Pek çok kavramda olduğu gibi bu kavramın da içi boşaldı. Oruç tutma ve bayramlaşma coşkusu yerini oruç tutma ve bayramlaşma vazifesine bıraktı.
"Nerede o eski Ramazanlar?" demek yerine bugünün Ramazanlarını dünkü gibi yaşamak ve yaşatmak elimizde...








Sağlık ve huzur dolu bir Ramazan ayı geçirmeniz dileğiyle....


"Eskiden Ramazanlar Nasıldı? Günümüzde Ramazanlar Nasıl?" makalemi beğendiyseniz, aşağıdaki sosyal ağ butonları sayesinde paylaşabilirsiniz.
💕⃕

Sibel Ordueri
Devamını Oku »

27 Mayıs 2019 Pazartesi

Ramazanda Kimler Oruç Tutamaz

27 Mayıs 2019 Pazartesi
ramazanda kimler oruç tutamaz
Ramazan ayı İslam aleminin sevinç ve heyecanla beklediği bir aydır. Her sene Ramazan ayına ulaşıp oruç tutmak her Müslümanın hayallerini süsler. Peki Ramazanda kimler oruç tutamaz? Herkes oruç tutmalı mı? Oruç ibadeti kimlere farz kılınmıştır?

Oruç ibadeti aklı baliğ, erginlik çağına gelmiş, Müslümanlara farz kılınmıştır. Sağlıklı olmak da en önemli şartlar arasındadır. Vücut kuvveti yerinde olan, sağlıklı, oruç vakitlerinde ilaç almak zorunda olmayanların oruç tutması farzdır.

Erginlik çağına gelmemiş çocukların da oruç tutma yükümlülükleri yoktur. Ancak büyük çocuğun oruç ibadetini öğrenmesi amacı ile alıştırmalar yaptırılabilir.

Çocukların,
Hastaların,
Yaşlıların,
Seferi olanların oruç tutma yükümlülükleri yoktur.

Ramazanda Kimler Oruç Tutamaz

  • Yaşlılar: Yaşlılık halinde insanlar güçsüzleşirler. Oruç tutmak bu güçsüzlüklerini arttıracağı için yaşlılar oruç tutamaz.
  • Hasta kişiler: Oruca engel teşkil edecek hastalığı olanlar oruç tutmayabilirler. Hastalıkları geçerse oruca başlayabilirler.
  • Çocuklar: Oruç tutacak beden gücüne ulaşmamış çocuklar oruç tutamaz.
  • Hamileler: Hamilelik sürecinde hem annenin, hem de taşıdığı bebeğin sağlık durumu göz önünde bulundurulmalıdır. Hamilelik, özel bir istirahat ve özel bir beslenme pragramı gerektiren bir süreçtir.
  • Emzirme dönemindeki anneler: Oruç tutan annenin bebeğine vereceği sütü azalacağı için oruç tutmamalı, beslenmesine özen göstermelidir.
  • Seferiler: Yolculuk halinde oruç tutma yükümlülüğü yoktur. Yolculuktan sonra tutmak üzere oruç ertelenebilir.
Ayrıca;
  • Ameliyat olan hastalar,
  • Gün içerisinde mutlaka ilaç almak zorunda olan hastalar,
  • Kalp hastaları,
  • Su içmek zorunda olan böbrek hastaları,
  • Çok zayıf, güçsüz kimseler,
  • Şeker hastaları
oruç tutmayabilir.

Bazen çocukların oruç ibadetine imrendikleri görülür. Bu duyguyu yaşamak, hissetmek istiyorlarsa, onları bu konudan tamamen uzak tutmak üzülmelerine neden olabilir. Sahur ve iftar sofralarında onlara da yer açmak mutluluk duymalarına, oruç sevincini yaşamalarına sebep olur.

Zaman zaman da hasta, hamile veya emzirme sürecinde olanların da oruç tutmak istedikleri gözlemlenebilir. Bu kişilerin Ramazanda kimler oruç tutamaz konusunda bilgilendirilip, oruç niyetlerini doğru zamana ertelemeleri sağlanabilir.

Ramazan ayını en iyi şekilde geçirmek için en önemli konu sağlığımızı riske atmamak. Bu yüzden oruç tutma yükümlülüğü olmayanların imkanları elverdiğince fidye ve fitre vermeleri daha doğru bir seçim olacaktır.







Sağlık ve huzur dolu bir Ramazan ayı geçirmeniz dileğiyle....


"Ramazanda Kimler Oruç Tutamaz" makalemi beğendiyseniz, aşağıdaki sosyal ağ butonları sayesinde paylaşabilirsiniz.
💕⃕

Devamını Oku »

21 Mayıs 2019 Salı

Sahurda Neler Yemeli? Tok Tutan Yiyecekler

21 Mayıs 2019 Salı
sahurda neler yemeli -sahurda tok tutan yiyecekler
Son birkaç yıldır Ramazan ayı yaz mevsimine denk geliyor. Bu birkaç yıl daha böyle devam edecek. Uzun yaz günleri sıcak havalarla birleşerek oruç ibadeti yerine getirilirken, bizlerin biraz daha zorlanmasına sebep oluyor. Ama aslında beslenmemize ve istirahatimize özen göstererek bu süreci daha sağlıklı bir şekilde geçirebiliriz. Sahurda neler yemeli diye durup düşündüğümüzde pek çok seçeneğimiz olduğunu görürüz. Asıl kural, midemize ağır gelmeyecek ve susatmayacak, aynı zamanda vücudumuzu dirençli tutacak gıdalar tüketmektir.

Şeker dengesini bozacak gıdalardan uzak durmalıyız. Şeker içeren ve glisemik indeksi yüksek gıdalar kan şekerinin birden yükselip, birden düşmesine sebep olur. Yani geçici bir tokluk hissi yaratır ve kısa bir süre sonra kan şekerinin düşmesine sebep olarak açlık hissinin yeniden ortaya çıkmasıyla sonuçlanan bir döngü başlar.

Doğru beslenme ile uzun süre oruçlu geçen saatleri daha sağlıklı bir şekilde atlatmamız mümkün. Kendinizde Ramazanda sağlıklı beslenme programı oluştururken sahurda tok tutan yiyecekler tercih edin. Bunun yanı sıra, sahur ve iftar arası beslenmenizi öğünlere ayırmayı, ara öğünleri meyve ile zenginleştirmeyi ve bolca su tüketmeyi ihmal etmeyin.

Sahurda Tok Tutan Yiyecekler

  • Sahuru yemeksiz geçirmeyin.
  • Sahurda sizi gün boyu tok tutacak, şekerin yavaş yavaş yükselip, yavaş yavaş düşmesini kontrol altına alacak besinler tercih edin.
  • Süt, yumurta, peynir, yoğurt gibi besinler tüketin.
  • İçecek olarak ayran da tercih edebilirsiniz.
  • Sahur beslenmenizde bir parça ete de yer verebilirsiniz. Bu tokluk hissini arttırıp, enerjinizin düşmesini önleyecektir.
  • Hamur işlerinden uzak durun. Sebzeli hafif börekleri tercih edebilirsiniz.
  • Çay, kahve tüketmeyin. Bunun yerine süt, meyve suyu ve meyve tercih edin.
  • Asitli içecekler şeker dengesini alt üst eder. Kesinlikle kaçının.
  • Tokluk hissetmek için ekmek yeme ihtiyacı duyabilirsiniz. Tercihinizi kepekli ekmekten yana yapın.
  • Birkaç adet hurma yiyebilirsiniz.
  • Kuru yemiş tüketebilirsiniz. Özellikle badem ve ceviz tercih edebilirsiniz. 
  • Domates ve salatalık her sahur sofrasında bulunabilir.
  • Salata da hazırlayabilirsiniz sahur sofrası için. Tok tutar, susuzluğu giderir.
  • Farklı bir sahur kahvaltısı için kepekli makarna tercih edebilirsiniz.
  • Yulaf ezmesi ile yine farklı bir sahur kahvaltısı yapabilir, kendinizi uzun süre tok hissedebilirsiniz.
Gördüğünüz gibi aslında sahur sofralarımızı zenginleştirebilecek, tok kalmamızı sağlayacak, susuzluk hissini azaltacak pek çok seçeneğimiz var. Sahurda ne yemeli konusuna dikkat ederek sağlığınızı korumak için gereken gayreti göstermenizi tavsiye ederim.







Ramazan ayını sağlıklı ve huzurlu geçirmeniz dileğiyle...
Devamını Oku »

18 Mayıs 2019 Cumartesi

İftarda Nasıl Beslenmeli? Neler Yemeli?

18 Mayıs 2019 Cumartesi
iftarda nasıl beslenmeli iftarda neler yemeli
İftar vakitlerini çağrıştıran ezan ve top sesleri nasıl da heyecanla beklenir. İftar vakti gelene kadar türlü türlü yiyecekler, içecekler hazırlanır. Sofralar kurulur. Konuklar davet edilir. İftar sofraları paylaştıkça şenlenir. Dualar, tutulan orucun kabul olması içindir.Oruç nimetlerin kıymetinin bilinmesini sağlar, sabırlı olmayı ve aç kalmanın ne demek olduğunu öğretir bizlere.

Ortak kurulan sofralara, karınca kararınca herkes bir şeyler ekler. Esas olan paylaşmaktır. Ramazan ayının maneviyatını birlikte tatmaktır.

İftar kavramı büyük ölçüde yemek üzerine kurulmuştur. Aç bünye elbette ki yemek ister ama iftarda neler yemeli? İftarda nasıl beslenmeli? Bunlar üzerinde durulması gereken önemli konulardır. Özellikle yaz mevsiminde oruç süresi 18 saate kadar çıkıyor. Çok uzun bir süre bu. Gün boyu açlık, susuzluk çeken vücudu yormadan, hasta etmeden iftarımızı açmalıyız.

İftarda Nasıl Beslenmeli? İftarda Neler Yemeli?

  • İftar yemeğine hafif başlamak gerekir. Yiyeceklerimizin tamamını birden yememiz midemizi de kalbimizi de yorar. Bu yüzden iftar yemeğini iki, üç öğüne ayırmamız gerekir. İlk öğün çorba veya peynir, zeytin, domates, salatalık şeklinde hafif yiyeceklerden oluşmalıdır.
  • İlk öğünden sonra mideyi dinlendirip biraz da su içtikten sonra ana yemeğe geçebilirsiniz. Ana yemekte tercihimiz sebze yemeği, esmer pirinç veya bulgurdan yapılmış pilavlar, kuru baklagiller, ızgara veya buğulama yapılmış et, tavuk, balık çeşitleri, salatalar olmalıdır.
  • Ana yemeğimizi yedikten sonra kısa bir yürüyüş iyi gelecektir. Yaklaşık 1,5 saat sonra tatlı ihtiyacınızı gidermek için sütlü tatlılar tercih edebilirsiniz. Sütlaç, güllaç, muhallebi, puding gibi hafif tatlıları tercih edebilirsiniz.
  • Ara öğünlerde meyve de tüketebilirsiniz. Taze meyve tüketebilceğiniz gibi, tercihinizi kuru meyveden yana da kullanabilirsiniz. Kuru yemişler de ara öğünler için doğru bir tercih olacaktır. Çok tuzlu ve yağlı olanları hariç.
  • İftar ve sahur arasında bol su içmeyi sakın ihmal etmeyin. Suyu bir seferde çokça içmek yerine azar azar için.
  • Yemeğin rehavetine kapılıp koltukta televizyon izlerken bulmayın kendinizi. Tamam gün boyu yaşadığınız açlık ve susuzluk yordu vücudunuzu. Yemek de yediniz. Oturup tv izlemek istiyorsunuz. Bu ağırlığın sizde yağlanmaya sebep olacağını unutmayın. İftar sonrası yediklerinizin tamamını yakmanız beklenemez elbette. Ama hafif bir yürüyüşle vücudunuza kendini yenilemesi için şans tanıyın. Yürüyüş yapma fırsatınız yoksa, evde yürüyüş yapın.






Küçük ayrıntılara dikkat ederek daha sağlıklı ve huzurlu bir Ramazan ayı geçirmenizi diliyorum.


"İftarda Nasıl Beslenmeli? İftarda Neler Yemeli " yazımı beğendiyseniz, aşağıdaki sosyal ağ butonları sayesinde paylaşabilirsiniz.
💕⃕
Devamını Oku »

8 Mayıs 2019 Çarşamba

Ramazan Ayında Sağlıklı Beslenme Önerileri 2019

8 Mayıs 2019 Çarşamba
Ramazan Ayında Sağlıklı Beslenme Önerileri
On bir ayın sultanıdır Ramazan ayı. Ramazan ayının gelmesini heyecanla bekleriz. Oruç ibadetimizi yerine getirmek için  adeta gün sayarız. Günler yaklaştıkça heyecan da artar. Oruç ibadeti, vücudumuzun istirahatini de sağlar. Oruç tutarak midemizi de dinlendirmiş oluyoruz aslında.

Ramazan ayında sağlıklı beslenme çok büyük önem taşır. Özellikle yaz aylarında günlerin uzun olması ve sıcak havalar sebebiyle oruç tutmak konusunda biraz daha dikkatli davranmamız gerekir. Ciddi sağlık problemleri olanların doktora danışarak oruç ibadetine başlaması daha doğru olur. Durumları gereği özel diyet reçeteleri hazırlanması gerekebilir.

Ramazanda sağlıklı beslenme konusunda nelere dikkat etmemiz gerekir? Önceden almamız gereken tedbirler var mıdır? İlaç kullananların durumu nedir? Sahur önemli midir? İftar menümüz nasıl olmalıdır? İftarda tıka basa doymalı mıyız? Gelin bu soruların cevaplarına birlikte bakalım.

Ramazanda Sağlıklı Beslenme Önerileri


  • Ramazan ayı yaklaşıp, oruç ibadeti için gün sayarken, yaklaşık bir hafta öncesinden başlayarak öğünleri azaltarak vücudu oruca hazırlamak çok faydalı olacaktır.
  • Mevcut, bildiğimiz bir rahatsızlığımız varsa Ramazandan birkaç gün önce rutin kontrollerimizi yaptırıp doktor onayı almamız, Ramazan ayını daha sağlıklı bir şekilde geçirmemizi sağlar.
  • Rutin olarak kullanılan ilaçların sahur ve iftar olarak 2 kere alınmasının doğru olup olmadığı doktora danışılabilir. Zira bazı ilaçları günde 3 kere içmemiz gerekir.
  • Sahursuz oruç tutmak oldukça yanlış bir tutumdur. Sahurun kesinlikle atlanmaması gerekir.
  • Sahurda iç yakacak yiyeceklerden uzak durmak gerekir.
  • Sahurda kahve-çay gibi içecekler yerine süt, meyve suyu, bitki çayı vs. tercih edilmelidir.
  • Gün boyu aç kalacağım düşüncesiyle gereğinden fazla yemekten kaçınmak gerekir. Bu durum beraberinde ağırlık hissini ve susuzluğu getirecektir.
  • Gün boyu, özellikle öğle saatlerinde istirahat etmekte fayda vardır.
  • İftar vakti ağır yemek yemekten, hızlı yemekten, büyük lokmalar almaktan uzak durmak gerekir.
  • İftar yemeğini öğünlere ayırmak gerekir. Yiyeceklerimizin hepsini tek seferde yemek yerine çorba, domates, salatalık, hurma, yoğurt gibi hafif yemekler oluşan bir ilk öğünden sonra biraz ara verip, daha sonra ana yemeğimizi yemeliyiz.
  • Ama yemeklerde aşırı yağlı, ağır yemeklerden Ramazan ayı boyunca uzak durmalıyız.
  • Lif ağırlıklı gıdalar iftar menüsünde ağırlı olarak bulunması gereken besinlerdir. Sebze yemeklerinin buradaki rolü çok büyük.
  • Et yemeklerini kızartmak yerine ızgara veya buğulama şeklinde tercih etmeliyiz.
  • İftar ile sahur arası vakitlerde vücudun kaybettiği suyu yerine koyabilmesi için bolca su içmeliyiz.
  • Su içerken hepsini birden değil yudum yudum almaya gayret göstermeliyiz.
  • İftar ve sahur arası ara öğünlerde meyve tüketimine önem verilmelidir. Ceviz, fındık ve badem de ara öğünlerde tüketilebilecek besinlerdir.
  • Özellikle Ramazan ayı boyunca beyaz ekmek, pirinç, un, tuz ve şekerden uzak durmak gerekir. Beyaz ekmek yerine kepekli ekmek, pirinç yerine bulgur tercih edilebilir.
  • Tatlı tercihleri sütlü tatlılardan yana olmalıdır. İç yakıp, gün boyu susuzluğu arttıracak şerbetli tatlılardan uzak durmak gerekir.
  • Ramazanda sağlıklı beslenme programında bakliyatların yeri büyüktür. Kuru bakliyatlara beslenmenizde yer verin.
  • İftar sonrası kısa yürüyüşler yapmaya çalışın.
Gördüğünüz gibi Ramazanda sağlıklı beslenme konusun önemi oldukça büyük. Oruç ibadetini yerine getirirken sağlığımızı sekteye uğratacak yanlış beslenme programlarından uzak durmalıyız.

Ramazanda sağlıklı beslenme önerileri, beslenmemize rehber olacak niteliktedir. Her zaman göz önünde bulundurmamız gerekir.









Sağlık ve huzur dolu bir Ramazan ayı geçirmeniz dileğiyle....


"Ramazanda Sağlıklı Beslenme" makalemi beğendiyseniz, aşağıdaki sosyal ağ butonları sayesinde paylaşabilirsiniz.
💕⃕
Devamını Oku »

30 Nisan 2019 Salı

Çay Markalarının Sosyal Medyası

30 Nisan 2019 Salı
Çay Markalarının Sosyal Medyası
Günümüzde, sosyal medya önemli bir iletişim aracı. İlginçtir, insanlar markalaşmaya, markalar insan rolünde. Bu yazımda, “çay markalarının” sosyal medyasına göz atacağız.
Bildiğim çay markalarından daha az bilinene göre sıralayalım.

Çaykur:

Çaykur

 

Geçmişten bugüne, en eski çay markası. Türkler olarak alışkanlıklardan vazgeçmiyoruz.
Çaykur, Facebookta oldukça aktif. Özel günler - anneler günü, tıp bayramı vs-, sanatçıların ölüm yıldönümleri için özel içerik üretiyor.
Ürünlerden, Filiz çayı Filiz Akın’la özdeşleştirilmiş.
Yarışmalar düzenleyerek izleyicinin dikkatini sürekli kılıyor.

Etiketleri: #TürkiyeninÇayı #Çaykur

Lipton:

Lipton, Facebookta en son gönderi ocak ayında yayınlamış
Bazı gönderileri oldukça şirin olmuş.
Mesela:
Form çayına, “Yediklerime Dikkat Ediyorum Çayı.” yazmış.

Etiketleri: #Konuşalımartık

İnstagramda bir hafta önce gönderi paylaşmış.
Dikkat çeken yanı, “ Lipton çayı sosyalleşmenin, birlikteliğin sembolü” olarak nitelemiş.

Doğuş Çay: 


Standart bir sayfa düzeni var. Haftada iki gün gönderi yayınlıyor. Kendisini, "aile" çayı olarak konumlandırıyor. Dikkatimi çeken, pazar kahvaltısını ön planda gönderi yoğunluğu oldu.
Geçen sene UNESCO ile iş birliği yaparak “En Güzel Çay Nerede İçilir?” Fotoğraf yarışması düzenledi.

Etiketler: #enguzelçay #çaykeyfi #doguşçay

Of Çay: 


Of Çay, çayını “Karadeniz Çayı” olduğunu hemen her gönderisinde yazıyor.
Kendi çayını “mükemmel” etiketiyle nitelendiriyor. Bazı gönderileri, takipçilerinin yayınladıklarından oluşuyor. Of Çay takipçinin kalbini kazanıyor.
Haftada üç gönderi yayınlıyor.

Etiketleri: #ofçay #mükemmel

Doğadan Çay: 

Doğadan Çay

Doğadan hem siyah hem de bitki çaylarında lider marka. Çaykur ve Lipton ile yarışıyor.
Kendi markasını:
“Modern, pratik ve şehir insanının çayda olmazsa olmazı” konumlandırıyor.
Kendine özel çaylı tarifler insanları cezbediyor.
Şu anda, baharda zayıflama trendi içine girildiğinden “yeşil çay” gönderileri yayınlıyor.
Geçmişte, Twitter da etkindi. Sık çay yarışması düzenlerdi.

Etiketler: #SadeceDogadan #HerGün1KupaYeşilÇay

Lazika: 


Lazika, butik bir çay markası. Asıl hedefi: Yurt dışında da “Türk Çayı” içilmesi. Sıklıkla yerel renklerini gösteriyor.
Modern hayatta “Rize çayın” bize keyifle eşlik ettiğini hissettiren gönderiler yayınlıyor. Her güne özel bir etiket yapmaya çalışıyor. Mesela, mani günü.

Etiketleri: #lazikaçay #siyahçay

Teaco: 

Teaco Çay

Teaco kendine özel bir amblemi var. Bana, “Starbucks” imgesini hatırlattı.
Teaco, “Z kuşağına” hitap ediyor. Yaşam stili olarak, dışarıda vakit geçirmeyi sevenlerin kalplerine sesleniyor.
Mesela: Cumartesi günü oluşturduğu gönderiye:
“Cumartesinin şerefine.”
Böyle olunca, Teaco kendi tatlarını da oluşturmuş.
Black lemonade, sandwich, çikolatalı oreo gibi.
Etiketlerde tüm ürünlerinin adı yazılmış.

Etiketler: #BlackLemonade #teacoCayyolu

Basilur Tea:

Basilur Tea

Basilur, Sri Lanka çayları üreten bir firma. Yurt dışı menşeli
Basilur sosyal medyasını “kendisini özel hisseden herkese” konumlandırıyor.
Sunumlar, kullanılan çay takımı ve gereçleri dikkat çekiyor.
Yurt dışındaki “koleksiyon” çizgisini burada da muhafaza ediyor.

Etiketler: #basilur #ceylontea #vegan #srilankatea

LTeaAtelier: 


İlginç bir çay markası. Sosyal medyasını, “genç ve genç hissedenler” üzerine kurmuş.
Bitki çayı üzerine yoğunlaşmış bir Türk markası.
Etkileyici görseller ile sizi merak ettiriyor. Bitkilerle ilgili kısa bilgiler vererek, konuda uzman duygusunu yaşatıyor. Ürünlerin isimlerini etiketlendiriyor.

Etiketler: #lteaatelier

Yazımın sonuna geldim. Çay markalarının, sosyal medyasına bakarak kimlere özellikle hitap etmeye çalıştığını, hangi etiketleri kullandıklarını anlatmaya çalıştım.
Sizler de yorumlarınızda, dikkatinizi çeken noktaları bizimle paylaşırsınız.
Hepinize keyifli günler dilerim.

Safiye Yaşar Erginer

Yazar Hakkında: Merhaba, 
Adım Safiye Yaşar Erdiger. Bahçe Perim blogunun yazarı ve yöneticisiyim. Çaylar , bitkiler , yemek, deneyim , gezi-antik dönem yeri, müze ve sergi - üzerine yazılar paylaşıyorum. İzmir'de yaşıyorum.

Devamını Oku »

22 Nisan 2019 Pazartesi

Kaliteli Blog Yayınlarının 6 Özelliği

22 Nisan 2019 Pazartesi

Bir blog açmaya karar verdiyseniz, kaliteli bir blog yazmak için bazı temellere sahip olmanız gerekmektedir. Blogunuz hakkında pazarlama stratejileri kısmına geçmeden önce yapısal olarak bilmeniz gereken bazı olmazsa olmazlar bulunmaktadır. Bunlar hakkında birazdan söyleyeceğimiz gibi bazı maddeler klişeleşmiş olsa da bunları bilmeden blog açmak sizi başarısızlığa götürecektir.
Her adımı uygularsanız, makalelerinizin kalitesi yalnızca artmakla kalmayacak, daha da önemlisi, sizin için çalışmaya başlayacak ve blogunuzda bir uzman olacak ya da nişlerinize “güzel” hale getirecektir.

1. Neden Bunu Yapıyorsunuz ve Yapılması Gereken Nedir?

Her zaman nedenle başla ?
Bu uzun zamandır söylenir neredeyse bir klişe gibi hissettiriyor, ancak son noktanızı ve amacınızı bilmek, en iyi sonuçları almak için geriye doğru çalışabilmeniz için düşünmeniz gereken ilk şey.
Blogunuz ne için:
  • Niş bir konuda bilgi kaynağı mısınız?
  • Alanınızdaki otorite olarak bir düşünce lideri mi?
  • Ya da haberi kesen ya da en yeni tasarım ve tekniği kullanan topikal ya da trend bir site mi?
Blogun temel kimliğini bir bütün olarak anladıktan sonra, cevaplamanız gereken her makale için bu yazı ne için:
  • Okuyucu yetiştirmek için mi?
  • Abone olmak için mi?
  • Hisse senetleri için mi yoksa bağlantılar için mi?
  • Veya, her zaman uzun ömürlülüğü mü istiyorsunuz?

2. İzleyicileriniz Kimlerdir ve Ne Okumak İstiyorlar?

Kiminle konuştuğunuzu bilin.
Bu, blog yazınızla alakalı çünkü kitlenizin ne okumak istediğini ve ne okumak istediklerini öğrenmek istemediğinizi bilmeniz gerekiyor.
Okurlarınızı tanımlayın, neyle ilgilendiklerini ve en önemlisi sorunlarının ne olduğunu, böylece yazdıklarınızla sorunlarını çözebilmenizi sağlayın.
Bu, birinin dikkatini çekmenin ve onlarla bağlantı kurmanın kesin yoludur.
Örneğin, kurumsal bloglar neler yaptıkları ve içeride neler olup bittiği hakkında konuşma eğilimindedir.Ancak, hiç kimse hayır kurumuna bağış yaptığınız veya satış direktörünüzün ayrıldığı veya yeni makinelerinizin üretimi yüzde 25 artırdığı umrunda değil.
İnsanlar kendilerini ve yaşamlarını daha iyi veya daha kolay hale getirmeye nasıl yardımcı olabileceğinizi önemsiyor.

3. Uzmanlığınız Hakkında Yazmak

Bir tavuk çiftçisi size balıkları nasıl yakalayacağımı söylüyorsa, şüphe duyarsınız.
Bir markanın otorite haline gelmesi için, bu konuda uzmanlığa ve kalifiye olması gerekir.
Tarif fikirleri sunan bir hukuk firması, onların taşıma becerileri konusunda size güvence vermez ve muhasebe programı fonksiyonlarından film izleme bölümü istemezsiniz.
Nişenizi tanıdıktan sonra, bu konuyu çevreleyen uzman olmaya başlayın ve her cümleyi yazdığınız makalelerle (Gündoğan ve Akyıldız gibi) örtün.
İzleyicilerinizi tanımlamak için gerekli özeni göstermişseniz, onların olumsuz noktalarını açıkça anlayacaksınız. Olumsuz noktalarını uzman bilginizle birleştirin, izleyicilerinizin olumlu noktanızı bulmak için ne okumak istediklerini öğrenin.

4. Sürüyle Koşmayın - Orijinal Olun veya Yeni Bir Yaklaşım Bulun

Eskiden herkesin “ben de” içerik olarak söylediği şeylerden bahseden içeriğe değinmek isterdim ama bu terimin artık çok farklı bir anlamı var. Bunun yerine, “sürü içeriği” diyeceğim.
Sürü içeriği, aynı şeyi söyleyerek, aynı niş içinde siteler arasında çoğaltıldığını gördüğünüz şeylerdir.
Öne çıkan yüksek kaliteli makaleler oluşturmak için paketin önünde olmanız ve mümkünse orijinal bir şey söylemeniz veya mevcut bir konuya özgün bir yaklaşım sergilemeniz gerekir.
Daha önce her şey yapılmış olsa da, bir konuya özgü yaklaşımınızı bulmak her zaman mümkün.

5. Bilgilendirici Olun ve Kitle Sorularınızı Cevaplayın

Web çok büyük bir bilgi kaynağı olarak bulunmaktadır. Ayrıca, çevrimiçi arama yapan kişilerin çoğu, bir konuda yardım istemektedir. Bundan dolayı sorunlarının çözülmesi istemesi bir şeyler soracaklardır.
İçerik pazarlaması, soruları yanıtlayarak, insanlara yardım ederek ve çözümler sunarak çalışır.
Aynı zamanda markayı hatırlama ile de çalışır. Bir kullanıcı makalelerinizi ne kadar çok okursa veya içeriğinizi bağlantılı markanızı / adınızı görürse, size o kadar çok güvenir ve sizden satın alma olasılıkları da artar.

6. İçerik Bilgilerini Güncel Tutun

Makaleniz yayınlandıktan sonra ne olacak? Sonsuza dek yayınlayıp sonra unutur musun?
Yayınlanma tarihini güncellemenin yararı, kullanıcıların arama sonuçlarında tıklama olasılıklarının daha yüksek olduğu ve Google’ın yeni kaliteli içeriği tercih ettiği anlamına geldiği anlamına gelir .
Sitenizde bir içerik denetimi gerçekleştirirseniz, hangi sayfaların değerli olduğunu ve trafiğini artırdığını görebilirsiniz.
İnceleme üzerine, makalenin tarihi geçmemişse, bir yenileme ve yayın tarihine yapılan bir güncelleme trafikte güçlü bir artış görmelidir.

Merhaba;
Adım Sezgin KOYUN. Pazarlama bilim uzmanı ve İşletme doktora öğrencisiyim. Sosyal girişimcilik, tüketici davranışları, finans konularında çalışmalarım mevcuttur.
İnstagram: http://instagram.com/sezgink1963
Web: https://www.sezginkoyun.com
Devamını Oku »
"Sosyal Medya Kafe'de kullanılan ekran görüntüleri, fotoğraflar ve yazılar Sosyal Medya Kafe'ye aittir. Yazıların ve fotoğrafların yayın hakkı sadece www.sosyalmedyakafe.com'a aittir. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden bir başka blogda veya web sitesinde yayınlanması, tariflerin veya yazıların ekran görüntüsü alınarak sosyal ağlarda paylaşılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası`na aykırıdır. Aksi taktirde 5846 Sayılı Fikir ve Sanat serleri Yasası gereği suç duyurusunda bulunulacaktır. Yasal yükümlülüğü vardır."
Sosyal Medya Kafe Copyright © 2021 Tüm Hakları Saklıdır...